Bu Sayıda Yayınlananlar:
- Çocuk Hastalıkları Yeni Doğan/ Rop Muayenesinde Gecikme
- Çocuk Hastalıkları Yeni Doğan/ Rop Muayenesi- Özel Hastane Organizasyon Sorumluluğu
- Kadın Hastalıkları Doğum/ Anne karnında bebek ölümü (İntauterin Fetüs Ölümü) Verileri Değiştirildiği İddiası -Manevi Tazminat
- Anesteziyoloji/ Spinal Anestezi Sonrası Bakteriyal Menenjit İddiası- Hasta Aydınlatması
- Ortopedi ve Travmatoloji/ Kalça Çıkığı Tedavisi- Enfeksiyon
- Nöroloji/ Multipl Skleroz (MS), Kortizon Tedavisinde Komplikasyon
I-ÇOCUK HASTALIKLARI YENİ DOĞAN (NEONATOLOJİ)
ROP MUAYENESİNDE GECİKME
Kamu Hastanesi – Hasta Kayıtlarında Düzensizlik- Eksik İnceleme
Yapılan muayenelere ilişkin kayıtların yer almaması ve tedavi süreci bir bütün halinde yeniden ele alınarak, tıp kurallarına uygunluğunun tutarlı, anlaşılır, bilimsel değerlendirmeler içeren bir rapor alınarak belirlenmesi gerekçesiyle verilen bozma kararıdır.
- Danıştay 10 Daire 2021/3528 E. 2022/3673 K. 29.06.2022 Tarihli Karar Özeti
İddia: Prematüre doğan bebeğin ROP kontrol muayenesi için ailenin çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı tarafından gereği gibi yönlendirilmediği ve görme kaybında neden olunduğu iddiasıdır.
Vaka: 30. gebelik haftasında sezaryen ile dünyaya gelen bebeğe ROP (prematüre retinopatisi) muayenesi yapılmış, 5 gün sonra kontrolü gerektiği kayıt altına alınmıştır. Kontrol ROP muayenesi yapıldıktan 2 gün sonra taburcu edilen davacı hakkında düzenlenen epikrizde, “ROP kontrolü” ibaresi yer almaktadır.
Çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanı tarafından yapılan muayeneye ilişkin formun “Tedavi” başlıklı bölümüne “ROP, işitme, kontrol” yazılmış ise de yapılan tetkiklere ilişkin detaylı evrak bulunmadığından, davacı küçüğe hangi işlemin uygulandığı anlaşılamamaktadır. Ayrıca davacının, göz hastalıkları bölümüne yönlendirildiğine dair herhangi bir kayıt da bulunmamaktadır.
Davacı aile iki hafta sonra Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvuru olmuş muayenede durumunun kötüleştiği tespit edildiği için küçüğün sağ gözüne lazer tedavisi önerilmiş, anestezi için kan testleri yapılmış, ancak bu tedavi uygulanmamıştır. 5 gün sonra tekrar aynı hastaneye başvurulması üzerine, her iki göze lazer tedavisi uygulanmıştır. 6 gün yoğun bakımda takip edildikten sonra davacı küçüğün sağ gözünün durumu ilerlediği için cerrahi girişim amacıyla Üniversite Hastanesine sevk edilmiştir. Burada yapılan muayeneye ilişkin belgede; “geç gelmiş”, “sağ göz için ameliyat önerildi” ibaresi yer almaktadır.
Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan incelemede; küçüğün göz muayenesinde bilateral temporal zon 2 avasküler, nazallerde zon 2 distali avasküler, demarkasyon ve plus belirtisi olmadığı, 1 hafta sonra kontrol önerildiği, önerilen kontrol sıklıklarının saptanan göz muayene bulgularına uygun olduğu, 01.05.2012 tarihinde ROP kontrolü önerilerek taburcu edildiği kayıtlı olduğu, ancak bir sonraki göz muayenesinin 21.05.20.. tarihinde …….. Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde yapıldığı, ROP muayenesinde sağ göz zon 2 E 3 plus + sol göz zon 2 E 2-3 plus + saptandığı, 3 haftalık gecikmenin ROP bulgularının gelişmesinde etkili olmuş olabileceğinin kabulünün gerektiği, gecikmenin kimden veya neden kaynaklandığının mahkemece aydınlatılmasının uygun olduğu” görüş bildirilmiştir.
Aynı konuda Üniversite Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Ana Bilim Dalı öğretim üyelerinden oluşan üç kişilik bilirkişi heyetinin raporunda; “yapılan tıbbi müdahale, teşhis ve tedavi sürecinin tıp tekniğine uygun olduğu, tıbbın kabul ettiği normal risk ve komplikasyon çerçevesinde gerçekleştiği, yapılan tıbbi müdahalelerde uygulama hatası olmadığı, tedavi sürecinde gecikme hakkında; 01.05.2012 ile 16.05.2012 tarihleri arasında ne olduğunu dosya bilgileri üzerinden anlamaya imkan olmadığı, lazer uygulamasındaki gecikmenin kimden veya nereden kaynaklandığını dosya bilgileri üzerinden bilmeye imkan olmadığı, çünkü aynı gün sağ gözüne lazer endikasyonu konulup anestezi için gerekli kan testleri istenerek ertesi gün lazer randevusu önerildiği ancak lazer uygulamasının olmadığı, …..epikrizde ….. tarihinde ROP muayenesi için randevu verildiği yazılmıştır. Oysa o tarihte bize bir şey söylenmedi. Bu tarihte ROP muayenesi yapılması gerektiği, yapılmadığı takdirde oluşabilecek tehlikeler tarafımıza açıklansaydı, ihmal edilmezdi, böyle bir risk karşısında hiçbir anne baba duyarsız kalmazdı. Mutlaka götürürdük…………. Hastanesinde ………… tarihli muayeneye de kendimiz ne olur olmaz diyerek götürdük. Çocuğun durumunu orada bize anlattılar. İşin tehlike boyutunu orada öğrendik.’ şeklinde ifadelerin dikkat çekici olduğu, muhtemelen ailenin …….. muayenede durumun vahametini kavramayıp lazer tedavisi uygulatmadığı, dosya ekinde bulunan bilgi ve belgelere göre davacı M K’e e yapılan teşhis ve tedavi süreci hakkında davacıların yeterince bilgilendirildiği “ yönünde görüş bildirilmiştir.
Yerel Mahkeme Kararı: Mahkemece davalı idarelere yöneltilebilecek açık bir hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddine; manevi tazminat isteminin ise, tedavi sürecinde gerekli dikkat ve özenin gösterildiği yönündeki endişe ve şüphelerin giderilememesi nedeniyle kısmen kabulüne, karar verilmiştir.
Danıştay Kararı: “ …. Her iki raporda da ……..Vakıf Üniversitesi Hastanesine başvurulması üzerine çocuk sağlığı ve hastalıkları uzmanınca yapılan muayenenin ardından, davacı küçüğün göz hastalıkları uzmanınca muayene edilmemesinin ve yeni bir muayene tarihi belirlenmemesinin ya da başka bir sağlık kuruluşuna sevk edilmemesinin tıp kurallarına uygun olup olmadığı, bu suretle …..tarihine kadar geçen sürenin ortaya çıkan sonuca etkisi değerlendirilmemiştir.
Bu nedenle, Adli Tıp İhtisas Kurulu tarafından tespit edilen tıbbi evrak arasında …Eğitim ve Araştırma Hastanesinde yapılan muayenelere ilişkin kayıtların yer almadığı da göz önünde bulundurulduğunda, dava konusu olaydaki tedavi süreci bir bütün halinde yeniden ele alınarak, yukarıda belirtilen hususların tıp kurallarına uygunluğunun ve bu aşamada yaşanan gecikmenin sonuca ne şekilde etki ettiğinin açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Bu amaçla, Adli Tıp Kurumundan tarafların iddialarının dikkate alındığı, yukarıda dile getirilen hususların tereddütte yer vermeyecek şekilde açıklandığı, tutarlı, anlaşılır ve bilimsel değerlendirmeler içeren bir rapor alınarak olayda hizmet kusuru bulunup bulunmadığı belirlenmelidir.
Bu durumda; uyuşmazlığın çözümü için yeterli olmayan bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme sonucu verilen İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinaf başvurularının reddedilmesinde hukuki isabet görülmemiştir.
Öte yandan; yeniden yapılacak yargılama sonucu ROP tedavisi yönünden idarenin hizmet kusuru bulunmadığına kanaat getirilmesi halinde dahi, davacı küçüğe ilişkin hasta kayıtlarının gerektiği gibi tutulmaması, bu suretle maddi gerçeğe erişimin imkansız kılınması nedenleriyle sağlık hizmetinin tali unsuru olan kayıt tutma hizmetinin kusurlu işletilmesi sonucu duyulan elem ve üzüntünün, kusurun niteliği dikkate alınarak makul ve hakkaniyetli bir tutarda manevi tazminat ödenmesine karar verilerek tazmini gerektiği açıktır” şeklindeki gerekçe ile BOZMA kararı vermiştir.
Kararın tamamına ulaşabilirsiniz.
II-YENİ DOĞAN ÇOCUK HASTALIKLARI
ROP MUAYENESİNDE GECİKME
Özel Hastane – Rop Muayenesi için Hekim Bulunamaması- Hastane Organizasyonu ve Adam Çalıştıran Sorumluluğu
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2022/643 E. 2022/2712 K. 01.12.2022 Tarihli Karar Özeti
Süresi içerisinde yenidoğan göz muayenesinin (ROP) yapılamaması neticesinde görme kaybının meydana gelmesinde, hastane organizasyon ve adam çalıştıran sorumluluğunun irdelendiği bir karardır. Tazminat miktarına bakıcı giderlerinin eklenmesi gerektiği de belirtilmiştir.
İddia: Prematüre doğan bebeğin ROP kontrol muayenesinin geciktirilmesi ve sonrasında yapılmaması, hastanın gereği gibi bilgilendirilmediği ve görme kaybında neden olunduğu iddiasıdır.
Vaka: 30. gebelik haftasında devlet hastanesinde sezaryen ile dünyaya gelen bebek doğum sonrası bebekte inleme, çekilme ve solunum sıkıntısı gelişmesi nedeniyle başka bir hastaneye sevk edilmiş, bebek bu hastanede 36 gün tedavi görmüş, davalı hastanenin bebeğin mutlaka ROP muayenesi olması gerektiği ve diğer hususlardaki öneriler ayrıntılı olarak açıklanarak taburcun edilmiş, bebeğin taburcu olmasına müteakip 3 gün sonra kontrol muayenesine gelmesi ve ROP muayenesi için ……….. Hastanesine gitmesi gerektiği konusunda yazılı ve açık bilgilendirme yapılmış, ROP muayenesi planlanmasına rağmen bebeğin 35. Haftanın altında olması, Hood ile oksijen desteğinde bulunulması, vücut ısısını koruyamaması gibi nedenlerle kuvöz ve monitörizasyon desteğinde tutulmak zorunda kalınması, ROP muayenesi için literatürde öngörülen doğum sonrası 4-6 haftalık sürecin geçmemiş olması ROP muayenesinin planlandığı 28. günün hafta sonuna denk gelmiş olması ve dışarıdan doktorun bulunamadığı, ROP muayenesinin davalı hastanede yapılacak şartların bulunmaması sebebiyle gerçekleştirilememiş, doğum sonrası anne eğitim ve taburculuk formunda ROP muayenesi yapılması gerektiği hususunun şerh düşülmüştür. Bebeğin görme yetisini kaybetmesi üzerine maddi ve manevi talepli dava açılmıştır.
Bilirkişi raporunda; “Hastanın takibi, süreç içinde oluşabilecek komplikasyonların (Prematürite Retinopatisi) erken tanımlanması ve tedavisine yönelik yeterli özenin gösterilmediği, ilk Muayenede gecikme olduğu ve bu gecikmenin tıp biliminin kurallarına uygun olmadığı, Davalı hekimin özen yükümlülüğüne aykırı davrandığı, Yargıtay’ın sağlık çalışanının vekil sıfatıyla en hafif kusurdan dahi sorumluluğunun mevcut olduğunu ve en hafif kusurda dahi zararın tamamından sorumlu tutulması gerektiği, TBK gereği aralarındaki ilişkinin niteliğine göre, davalı sağlık kuruluşu adam çalıştıranın sorumluluğu veya yardımcı kişilerin fillerinden sorumluluk gereği sorumluluğunun bulunduğuna” dair görüş bildirmiştir.
Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan incelemede; “… Türkiye Prematür Rehberine göre; 27. Haftadan daha erken doğumlarda 5 ve 6. Haftalarda ROP muayenesinin yapılabileceği 27. Haftadan sonraki prematür doğumlarda ise 4. Haftada ROP muayenesinin yapılması gerektiğinin tıbben bilindiği, dolayısıyla dava konusu olayda 30 haftalık ve 1710 gr ağırlıkta doğan prematüre bebekte ROP açısından ilk göz muayenesinin 4. Haftada yapılması gerektiği ve hastanın 36 günlük iken taburcu edildiği birlikte dikkate alındığında; küçüğün Özel ………….. Hastanesinde yapılan takip ve tedavi süresi içerisinde ilk ROP muayenesinin yapılması gerektiği, bunun yapılmaması nedeniyle Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. **** uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olmadığı….” Şeklinde rapor hazırlanmıştır.
Yerel Mahkeme Kararı: Mahkemece davacı bebeğin davalı hastanede yapılan takip ve tedavi süresi içerisinde ilk ROP muayenesinin yapılması gerekmesine rağmen yapılmamış olması nedeniyle davalı doktorun uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olmadığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminata hükmetmiştir. 3.614.105,15TL maddi 200.000,00TL manevi tazminatın davalılardan alınarak davacılara ödenmesine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi Kararı: “ …. Somut olayda, davacının davalı hastanede tedavi edildiği sabittir. Yargılama sırasında kusura ve maluliyete yönelik olarak Adli Tıp Kurumu ve bilirkişi heyetinden rapor alınmıştır. Raporlarda davalı doktorun tam kusurlu olduğu davacı küçüğün %100 malül kaldığı tespit olunmuştur. Bu kapsamda ilk derece mahkemesince aktüerya bilirkişisinden rapor alınmış ise de aktüerya bilirkişinin bakıcı giderleri açısından konunun uzmanı olmadığı açıktır. Aktüerya bilirkişinin bakıcı giderlerine yönelik hesaplaması hükme esas alınamaz. İlk derece mahkemesince davalı tarafın bakıcı giderlerine yönelik itirazları kapsamında aralarında hekim, sut ve SGK uzmanının bulunduğu bilirkişi heyetinden taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli yeni bir alınarak, malül davacının bakiye ömrü içerisinde sürekli bakıcı çalıştırmayıp aile içi bakım dayanışmasından yararlanacağı da gözetilerek mahkemece uygun bir hakkaniyet indirimi yapılarak bakıcı giderine hükmedilmelidir.” Şeklideki gerekçeyle istinaf başvurusunun kabulüne ve kararının kaldırılmasına karar vermiştir.
Kararın tamamına ulaşabilirsiniz.
III-KADIN HASTALIKLARI VE DOĞUM
ANNE KARNINDA BEBEK ÖLÜMÜ (İNTARAUTERİN FETUS ÖLÜMÜ)
Kamu Hastanesi- Hasta Kaydının Değiştirildiği İddiası- Acil Doğum Endikasyonu Tartışması – Manevi Tazminat
- Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi 2022/2937 E.,
2022/5018 K. 17.11.2022 Tarihli Karar Özeti
Sorumluluk gerektirecek nitelikte tıbbi uygulama hatasından ve nedensellik bağının varlığından söz edilemeyeceğinden maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiş olmakla birlikte, çocuğunu kaybeden davacılar açısından olayın elem ve üzüntüye sebebiyet vermesi nedeniyle manevi tazminat kararı verilen bir vakadır.
İddia: Ölü doğumda hekim hatası iddiasıdır. Doğum öncesi şekilden obstetrik USG’de AFİ değeri (amniyotik sıvı endeksi) ile oynandığı ve sahte belge düzenlendiği iddiası da mevcuttur
Vaka: 25 yaşında ilk gebeliği olan, 39 hafta ve 4 günlük gebe, düzenli gebelik takiplerinin yapıldığı hastaneye, sancılarının artması nedeniyle başvurmuş ve hastaneye yatışı yapılmıştır.
Hastane personelinin ihmali ve hatalı tıbbi uygulaması nedeniyle davacıların müşterek çocuklarının ölü doğumuna neden olunduğu iddiası ile maddi ve manevi tazminat davası açılmıştır.
Bu iddianın temelinde; Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesinde görevli radyoloji uzmanı doktorun, obstetrik USG’de AFİ değerinin 4,5 cm olarak görüldüğü, raporda oynama yapılarak 4,5 cm olan AFİ değerinin 6 cm olarak değiştirilerek işlem saatiyle oynandığı iddiasından kaynaklandığı,
4,5 olarak yapılan ölçümün 31/08/2018 13:55.21 olduğu, 6 cm olarak yapılan ölçümün ise 13:55.51 ‘de olduğu, bu yapılan ölçümler arasında 30 saniye bulunduğu, ölçüm sistemde veya belgede sahtecilik veya oynamada bulunduğu iddiası yer almaktadır.
Yerel Mahkeme Kararı: Ölçümü yapan hekimin ifadesinde; “hasta başında ultrason bakarken bir yandan da söylediği ölçüm ve bulguları sekreterine yazdırarak hasta için rapor hazırladıkları, özellikle yoğun günlerde raporlarda kelime ya da ölçüm hataları olabildiği, somut olayda kontrol yaparken amniyotik sıvı değerinin kendi hesapladığı değer olmadığını fark ettiği, hemen hatayı düzelttiği, rapora dair saat ve tarihlerin sistem tarafından otomatik verildiğine ilişkin beyanda bulunduğu” yapılan inceleme ve alınan bilirkişi raporlarının da aynı doğrultuda olduğu, sistemsel hataların yapılabileceği ve hatanın fark edilip, kısa sürede düzeltilmesinin olağan olduğunun belirlendiği, ölçümler sebebiyle sistemde veya belgede sahtecilik veya oynamada bulunmadığı gerek savcılık, gerek mahkeme kararı ve dosya içeriğinde mevcut rapor, bilgi ve belgelerden anlaşılmaktadır.
Uyuşmazlıkta davalı idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı tespiti amacıyla Adli Tıp Kurumu 8. İhtisas Kurulu’nca hazırlanan raporda; “ Tıbbi belgelerde kayıtlı bilgiler ve otopside saptanan bulgular birlikte değerlendirildiğinde, bebeğin rahim içi ölümünün intrauterin pnömoni ve intrauterin asfiksi sonucu meydana gelmiş olduğu……………muayenede 39 hafta 4 gün gebelik, AFİ:6 cm olduğu, aktif doğum eylemi olmayan hastanın takip amaçlı servise yatırıldığı, NST tetkikleri ve muayene ile takiplerinin yapıldığı, çekilen NST grafileri üzerinde yapılan değerlendirmesinde traselerde çocuğun sıkıntıda olduğunu gösteren tekrarlayan geç deselerasyonların olmadığı, baseline ve variabilitelerin iyi olduğu, mevcut bilgilerle bebeğin acil doğum endikasyonunun bulunmadığı, yapılan takiplerin uygun olduğu, dolayısıyla takipte görevli doktor, ebe ve hemşirelerin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olduğu” yönünde görüş ve kanaatine yer verilmiştir.
Davacının uğradığını iddia ettiği maddi ve manevi zararların, davalı idarenin kusuru nedeniyle meydan geldiği yolunda, hukuken geçerli kabul edilebilecek somut bir tespit bulunmadığından, diğer bir ifadeyle, meydana geldiği iddia edilen zararla, idarenin verdiği sağlık hizmeti arasında, idarenin sorumluluğunu gerektirecek nitelikte uygun bir nedensellik bağının varlığından söz edilemeyeceğinden, davacının maddi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Manevi Tazminat taleplerine gelince; somut olayda hekim yahut diğer sağlık personeli kusurlu bulunmasa dahi, dava dosyasına sunulan kayıtlardan 39 hafta 4 günlük bebeğin ölü doğmasından hemen önce yapılan tetkiklerdeki AFİ değerlerinin hatalı ölçüldüğü ve hemen fark edilip düzeltildiği, ancak bu durumun özellikle çocuğunu kaybeden davacılar açısından davalı idare kusuru bulunduğundan bahisle elem ve üzüntüye sebebiyet verdiği, kaldı ki bu durumun ortaya konulması için inceleme ve bilirkişi raporları düzenletildiği, verilen ifadelerde dahi bu hususta hataların olabildiği hususunda ikrarlar bulunduğu, her ne kadar hata derhal giderilmiş ve çocuğun ölümü ile nedensellik bağı bulunmasa dahi davalı idare tarafından sağlık hizmetinin gereği gibi işletilmediği sonucuna varıldığından manevi tazminat ödenmesine karar verilmiştir. Kararını detayına ulaşabilirsiniz.
İtiraz üzerine inceleme yapan Ankara BİM 10. İdari Dava Dairesi 2022/2937 E., 2022/5018 K. 17.11.2022 tarihli kararında ; kararın usul ve hukuka uygun olduğu kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığından, tarafların istinaf istemlerinin reddine, kesin olarak karar verilmiştir.
Kararın tam metnine ulaşabilirsiniz.
IV-ANESTEZİYOLOJİ
SPİNAL ANESTEZİ NEDENİYLE BAKTERİYAL MENENJİT İDDİASI
Teşhiste Gecikme – Hasta Aydınlatması- Yetersiz bilirkişi incelemesi
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 46. Hukuk Dairesi 2021/246 E., 2022/2838 K., 15/12/2022 Tarihli Karar Özeti
İddia: Menisküs yırtığı şikâyeti ile hastaneye yatan hastanın spinal anestezi sonucunda akut bakteriyel menenjit geliştirdiği, ameliyatı gerçekleştiren hastane ve doktorun gelişen komplikasyonu zamanında tespit etmediği ve sterilizasyon kurallarına uyulmaması sebebiyle komplikasyona sebep olunduğu iddiasıdır.
Vaka: Menisküs yırtığı şikâyeti ile hastaneye yatan davacı hasta spinal anestezi ile uyuşturulmuştur. Ameliyat esnasında hastada baş dönmesi ve mide bulantısı şikayetleri ortaya çıkmış, ameliyat sonrasında ışığa karşı hassasiyet ve baş ağrısı ortaya çıkmıştır. Bu gelişmeler üzerine görevli doktor hastayı taburcu etmekten vazgeçmiş ve göz muayenesi istemiştir. Tetkikleri yapılan hasta evine gönderilmiştir. Hasta evine gittikten 3 gün sonra baş ağrısı ve 40 derece ateş tekrar aynı hastaneye başvurmuştur.
Hasta yeterli ilgiyi görmediğinden bahisle bu sefer başka bir hastaneye başvurmuş burada nöroloji muayenesi gerçekleştirilmiştir. Gerekli tetkikler yapıldıktan sonra kendisine akut bakteriyel menenjit tanısı konulmuştur.
Hasta gelişen hastalığın zamanında tespit edilmediği ve etkin tedaviye başlanılmadığından bahisle zarara uğradığı iddiasıyla maddi ve manevi tazminat davası açmıştır.
Yerel Mahkeme Kararı: Davacının sol dizde ağrı şikayeti ile davalı Hastaneye başvurduğu, muayene ve radyolojik incelemeler yapılarak lateral menisküs yırtığı tanısı konduğu, spinal anestezi altında sol dizine artroskopik parsiyel menisektomi ameliyatı yapıldığı tespit edilmiştir. Hizmet kusurunun bulunup bulunmadığı, teşhis ve tedavilerin tıp kurallarına uygun olarak yapılıp yapılmadığının tespiti amacıyla Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 7. İhtisas Kurulu‘nca hazırlanan raporda; “ Adli Tıp Kurumunda hazırlanan raporda; Kişiye yapılan parsiyel menisektomi ameliyatının endikasyonunun ve tekniğinin uygun olduğu, bu tür ameliyatlarda spinal anestezi uygulanabileceği, spinal anestezi sırasında asepsi ve antisepsi kurallarına uyulsa da; bakteriyel menenjitin çok nadiren gelişebildiği (literatürde 1.1-2.6/100000 aralığında bildirilmiş.), bunun her türlü dikkat ve özene rağmen görülebilecek bir komplikasyon olarak nitelendirildiği, mevcut belgelere göre kişide menenjit semptomları geliştikten sonra farklı bir sağlık kuruluşuna başvurmuş olduğundan davalı hekim ve hastanenin komplikasyonu yönetme imkanı olmadığı, dolayısı ile davalı şirkete ait …… Hastanesinde yapılan uygulamaların tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, ” yönünde görüş bildirmiştir.
Davacının uğradığını iddia ettiği maddi ve manevi zararların, davalıların kusuru nedeniyle meydan geldiği yolunda, hukuken geçerli kabul edilebilecek somut bir tespit bulunmadığından, diğer bir ifadeyle, meydana geldiği iddia edilen zararla, idarenin verdiği sağlık hizmeti arasında, idarenin sorumluluğunu gerektirecek nitelikte uygun bir nedensellik bağının varlığından söz edilemeyeceğinden, davacının maddi ve manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi (BAM) Kararı: İlk derece mahkemesince taraf delillerinin toplandığı, Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 7. Adli Tıp İhtisas Kurulundan 06/10/2019 tarihli rapor alındığı, akabinde dosyada bulunan radyolojik tetkiklerin değerlendirilmesi için Adli Tıp Kurumu (ATK) 2. Adli Tıp İhtisas Kurulu Üyesi Radyoloji Uzmanından rapor alındığı görülmektedir.
Somut olayda; mahkemece hükme dayanak kılınan 7. ATK İhtisas Kurulu raporu, davacının aşamalarda dile getirdiği itirazlarını karşılar mahiyette ve yeterlilikte değildir. Öyleyse; mahkemece davacının yargılamanın başından beri süre gelen iddiaları ve istinaf dilekçesinde de öne sürdüğü davalı Hastane ve doktor tarafından hastanın aydınlatılmadığı ve hijyen koşullarının ihlal edildiği, tanı koymakta geç kalındığı ve doğru tedavi alınmasının da gecikmesine sebebiyet verildiği iddiaları hususlarında, üniversitelerin ilgili anabilim dallarından(nöroloji, enfeksiyon, radyoloji, ortopedi ve travmatoloji) seçilecek konusunda tıp uzmanı ve (onam belgeleri hususunda) malpraktis (tıp hukuku) konusunda uzman bilirkişilerden oluşmuş bir kurul aracılığı ile, davalıların her birinin tek tek açıklanan hukuki konum ve sorumlulukları, dosyada mevcut delillerle birlikte bir bütün olarak değerlendirilip, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda davalıların sorumluluğunu gerektirecek ihmal ve hata bulunup bulunmadığı, yapılması gereken iş ve işlemlerin gereği gibi yerine getirilip getirilmediği hususlarında tatmin edici açıklama getiren, taraf, mahkeme ve üst dereceli mahkemelerce denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olduğundan…” şeklindeki gerekçelerle İstanbul BAM 46. Hukuk Dairesi tarafından kararın kaldırılmasına karar verilmiştir.
Kararın tamamına ulaşabilirsiniz.
V-ORTOPEDİ VE TRAVMATOLOJİ
KALÇA DİSPLAZİSİ (KALÇA ÇIKIĞI) TEDAVİSİ
Kamu Hastanesi – Operasyona Sonrası Enfeksiyon
- Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10. İdari Dava Dairesi 2022/3820 E. 2022/5211 K. 24.11.2022 Tarihli Karar Özeti
İddia: Doğuştan kalça çıkığı şikâyeti ile hastaneye başvuran hastanın, sağ kalça ekleme operasyon bölgesi üzerinde açık yara teşhisi konarak büyük eklem debritmanı ameliyat olduğu, kalça çıkığının tekrar ettiği 1 ay içerisinde 3 kez daha ameliyata alındığı kalçanın dönmemesi için sağ ayak bileğinin alçıya alındığı, alçının çıkartılması akabinde kalçanın döndüğü sonuçta bacağında 15 santimetrelik kısalık meydana geldiği ve bu durumun davalı idarenin hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıdır.
Vaka: Hastanın …….. tarihinde davalı idarenin hastanesine koksartroz ve eklem ağrısı tanısı ile yatırılmış, kişide gelişimsel kalça displazisi mevcuttur. Bu tanıya yönelik hastaya asetabular greft ile kalça artroplastisi ameliyatı yapılmış, hastanın aynı hastanede yatışı sırasında kalça çıkığı gelişmiş, kişide gelişen kalça çıkığını gidermeye yönelik hastaya kalça revizyon artroplastisi uygulanmış, kişinin takiplerinde yara yerinde akıntı geliştiği, ameliyat sonrası dönemde yara yerinden akıntı ve enfeksiyon bulguları olduğu, enfeksiyon hastalıkları hekime konsülte edilmiştir. Hasta bu süreçten sonra maddi ve manevi tazminat istemli dava açmıştır.
Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan incelemede; ………İhtisas Hastanesine koksartroz ve eklem ağrısı tanısı ile yatırıldığı, kişide gelişimsel kalça displazisi mevcut olduğu, bu tanıya yönelik kişiye ……… tarihinde asetabular greft ile kalça artroplastisi ameliyatı yapıldığı, yapılan ameliyatın endikasyonunun ve tekniğinin tıp kurallarına uygun olduğu, kişiye ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası takiplerinde verilen antibiyotikler ve bu antibiyotiklerin dozlarının ve uygulama süresinin tıbben uygun olduğu, kişinin aynı hastanede yatışı sırasında takiplerinde kalça çıkığı geliştiği, kalça çıkığının bu tür ameliyatlardan sonra her türlü dikkat ve özene rağmen ortaya çıkabilen komplikasyon olarak değerlendirildiği, bu komplikasyonu gidermeye yönelik kişiye …….. tarihinde kalça revizyon artroplastisinin komplikasyon yönetimi açısından uygun olduğu, kalça revizyon artroplasti ameliyatının endikasyonu ve tekniğinin tıbben uygun olduğu, bu ameliyattan önce ve ameliyat sonrası takiplerinde tercih edilen antibiyotikler ve bu antibiyotiklerin dozlarının ve uygulama süresinin tıbben uygun olduğu, kişinin takiplerinde ameliyat bölgesinde yara yerinde akıntı geliştiği, ameliyat sonrası dönemde yara yerinde akıntı ve enfeksiyon bulgularının bu tür ameliyatlardan sonra her türlü dikkat ve özene rağmen ortaya çıkabilen komplikasyon olarak değerlendirildiği, bu komplikasyonu gidermeye yönelik yara yeri kültürü alınması ve enfeksiyon hastalıkları hekiminden konsültasyon istenilmesinin komplikasyon yönetimi açısından tıbben uygun olduğu, kişiden ……….. tarihinde yapılan ameliyat ile yara yerinden kültür alındığı, enfeksiyon hastalıkları hekiminin önerisiyle kişide gelişmiş yara yeri akıntısı şikayetine yönelik tedavide başlanan antibiyotikler ve tercih edilen bu antibiyotiklerin dozlarının ve uygulama süresinin tıbben uygun olduğu, kişinin yara kültüründe ESBL E.Coli bakterisi üremesi üzerine antibiyotik değişikliğine gidilmesinin tıbben uygun bir yaklaşım olduğu, kişinin takiplerinde yara yerinde akıntısının devam etmesi nedeniyle yapılan debridman işleminin tıbben uygun olduğu, kişinin takiplerinde yapılan debridmanda pürülan akıntısının kemik ve protezin olduğu bölgeden geldiğinin görüldüğü, bu bölgeden derin doku ve abse kültürleri alındığı, kemik sintigrafisi çekildiği, osteomyelit tanısı düşünüldüğü, osteomyelitin bu tür ameliyatlardan sonra her türlü dikkat ve özene rağmen ortaya çıkabilen komplikasyon. olarak değerlendirildiği, bu komplikasyonu gidermeye yönelik tercih edilen antibiyotikler ve tercih edilen bu antibiyotiklerin dozlarının ve uygulama süresinin tıbben uygun olduğu, kişinin daha sonra …………..Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine başvurduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla ……….Yüksek İhtisas Hastanesindeki hekimlerin mevcut komplikasyonları yönetme imkanı bulunmadığı, tüm bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; ……..Yüksek İhtisas Hastanesinde kişinin tedavisinde görev alan hekimlerin uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu” şeklinde görüş bildirmiştir.
Dosyada mevcut olmayan Ekim-Kasım-Aralık 2016 aylarına ait ameliyat sterilizasyon notlarının ve 2016 yılına ait enfeksiyon kontrol komitesi tutanakları tamamlandığında tekrar yapılan ek bilirkişi incelemesinde; “kişinin takiplerinde ameliyat bölgesinde yara yerinde akıntı geliştiği, ameliyat sonrası dönemde yara yerinde akıntı ve enfeksiyon bulgularının bu tür ameliyatlardan sonra her türlü dikkat ve özene rağmen ortaya çıkabilen komplikasyon olarak değerlendirildiği, bu komplikasyonu gidermeye yönelik yara yeri kültürü alınması ve enfeksiyon hastalıkları hekiminden konsültasyon istenilmesinin komplikasyon yönetimi açısından tıbben uygun olduğu, kişiden ….. tarihinde yapılan ameliyat ile yara yerinden kültür alındığı, enfeksiyon hastalıkları hekiminin önerisiyle kişide gelişmiş yara yeri akıntısı şikayetine yönelik tedavide başlanan antibiyotikler ve tercih edilen bu antibiyotiklerin dozlarının ve uygulama süresinin tıbben uygun olduğu, kişinin yara kültüründe ESBL E.Coli bakterisi üremesi üzerine antibiyotik değişikliğine gidilmesinin tıbben uygun bir yaklaşım olduğu, kişinin takiplerinde yara yerinde akıntısının devam etmesi nedeniyle yapılan debridman işleminin tıbben uygun olduğu, kişinin takiplerinde yapılan debridmanda pürülan akıntısının kemik ve protezin olduğu bölgeden geldiğinin görüldüğü, bu bölgeden derin doku ve abse kültürleri alındığı, kemik sintigrafisi çekildiği, osteomyelit tanısı düşünüldüğü, osteomyelitin bu tür ameliyatlardan sonra her türlü dikkat ve özene rağmen ortaya çıkabilen komplikasyon olarak değerlendirildiği, bu komplikasyonu gidermeye yönelik tercih edilen antibiyotikler ve tercih edilen bu antibiyotiklerin dozlarının ve uygulama süresinin tıbben uygun olduğu, kişinin daha sonra ……… Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine başvurduğunun anlaşıldığı, dolayısıyla …….Yüksek İhtisas Hastanesindeki hekimlerin mevcut komplikasyonları yönetme imkanı bulunmadığı, tüm bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; ……….. Yüksek İhtisas Hastanesinde kişinin tedavisinde görev alan hekimlerin uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, …… Yüksek İhtisas Hastanesinin enfeksiyon kontrol komitesinin tutanakları ve malzeme sterilizasyonuna ait belgelerin değerlendirilmesinde; hastane enfeksiyon kontrol komitesinin hastane enfeksiyonlarını önlemeye yönelik aktif olarak çalışmalar yaptığı ve ameliyatlarda kullanılan cerrahi aletlerin sterilizasyonunun uygun olarak yapıldığının anlaşıldığı, hizmeti sağlık çalışanları aracılığı ile yürüten idarenin dosya içerisindeki mevcut belgelere göre görünür bir hatasının saptanmadığı..” şeklinde görüş belirtilmiştir.
Yerel Mahkeme Kararı: Mahkemece davalı idarelere yöneltilebilecek açık bir hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle maddi ve manevi tazminat isteminin reddine karar verilmiştir.
Bölge İdare Mahkemesi Kararı: İdare Mahkemesi’nce verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı belirtilerek onama kararı verilmiştir.
Kararın tamamına ulaşabilirsiniz.
VI-NÖROLOJİ
MULTİPL SKLEROZ NEDENİYLE KORTİZON TEDAVİSİNDE KOMPLİKASYON
Kamu Hastanesi- Tedavi Yan Ektisi Ve Komplikasyon – Aydınlatılmış Onam Eksikliği Manevi Tazminat
- Konya Bölge İdare Mahkemesi 4. İdari Dava Dairesi 2022/651 E. 2022/2229 K. 27.12.2022 Tarihli Karar Özeti
İddia: MS (Multiple Skleroz) hastalığı nedeniyle gördüğü kortizon tedavisi sonucunda, tedaviye bağlı olarak kalça kemiği erimesine ve sonrasında protez takılmasında eksik ve yanlış tedavi uygulandığı bahsiyle maddi ve manevi tazminat istenilmiştir.
Vaka: Hastanın 15 yaşında görme problemi nedeniyle davalı idare bünyesinde bulunan hastaneye başvurulduğu, hastaya MS teşhisi konulduğu, geçen 6 yıl içerisinde yaklaşık olarak 6 defa atak geçirdiği, bu atakların önlenmesi için kendisine davalı idareye ait hastane tarafından kortizon tedavisi uygulandığı, kalça kemiklerinde dayanılmaz ağrılar oluşması üzerine aynı hastaneye gittiği, yapılan inceleme ve MR sonucunda kalça kemiklerinde erime olduğu ve acılarının artmaya devam etmesi halinde protez takılması gerektiği, kalça kemiklerinde erimeye kortizon tedavisinin yol açtığı düşünülmekle olay yargıya taşınmıştır.
Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan incelemede; Kişinin şikayetlerine yönelik Akdeniz Üniversitesi Hastanesinde yapılan tetkik ve tedavilerin tıbben uygun olduğu, yapılan tetkikler neticesinde kişiye Multipl Skleroz tanısının konulduğunun anlaşıldığı, ataklarla seyreden ‘Multipl Skleroz’ tanısına yönelik olarak kişinin atakları sırasında kişiye kortikosteroid tedavisi uygulandığı, ayrıca Multipl Skleroz için koruyucu tedavi aldığının tıbbi belgelerden anlaşıldığı, kortikosteroid tedavisinin adı geçen hastalıkta kullanılan güncel tedavi yaklaşımlarından olduğu, kişide gelişen ‘femur başı aseptik nekrozu’ tablosunun kemik erimesi klinik durumundan farklı olduğu ve femur başı aseptik nekrozunun önceden gelişmesini anlayabilecek testlerin bulunmadığı, femur başı aseptik nekrozunun kimde, ne zaman ve nasıl gelişeceğinin tam olarak bilinmediği ancak kortikosteroid kullanan hastalarda gelişme ihtimali olabileceğinin tıbben bilindiği, multiple skleroz ataklarının tedavisi için kişinin tedavisinde kullanılan kortikosteroid ilacının endikasyonunun ve dozunun uygun olduğu, gelişen bilateral femur başı aseptik nekrozu tablosunun her türlü dikkat ve özene rağmen gelişebilen komplikasyon olarak nitelendirildiği, bu komplikasyonu gidermeye yönelik uygulanan tedavi yaklaşımlarının da tıbben uygun olduğu, tüm bilgiler birlikte değerlendirildiğinde; kişinin tedavisinde görev alan sağlık çalışanlarının uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, sağlık hizmetinin yürütülmesinde idarenin organizasyon hatası tespit edilmediği” şeklinde görüş bildirmiştir.
Her ne kadar bilirkişi raporunca davalılara kusur verilmemiş olsa da, manevi tazminat yönünden mahkeme; ”Yukarıda yer verilen Adli Tıp Kurumu raporunda, davalı idarenin hizmet kusurunun bulunmadığı açıkça ortaya konulduğundan maddi tazminata hükmedilmesi koşulları oluşmamakla birlikte, Mahkememiz ara kararına istinaden davalı idarece verilen cevabi yazı ve eklerinden de anlaşıldığı üzere davacıya kortizon uygulamasından önce risklerin anlatılıp davacının bilgilendirilmesine yönelik aydınlatılmış onam formunun alınmadığı, ara kararımıza cevap olarak gönderilen hasta yatırma kağıdının ise aydınlatılmış onam formu olarak kabul edilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmış olup yukarıda aktarılan mevzuat hükümleri uyarınca davacının aydınlatılarak onay verme hakkı elinden alınmış olacağından bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi nedeniyle uğranılan manevi zararın, manevi tazminatın, zenginleşme aracı olamayacağı ilkesi de gözetilerek takdiren belirlenecek makul bir miktarın ödenmesine hükmedilmesi suretiyle karşılanması gerekecektir. Bu durumda; manevî tazminatın hesaplanması ile ilgili yukarıda aktarılan bilgiler ışığında yapılan değerlendirmede; dava konusu olayın oluş şekli ve niteliği, idarenin kusuru ve ağırlığı, bilgilendirme noktasında yapılan eksikliğin boyutu ve sonuçları hususlar birlikte değerlendirilerek duyulan acı ve üzüntünün kısmen de olsa dindirilmesi amacıyla davacı için 25.000,00-TL manevi tazminat isteminin zenginleşmeye yol açmayacak ve hakkaniyete uygun olduğu sonucuna ulaşılmıştır.” gerekçesiyle, davacıdan alınması gereken aydınlatılmış onam formunun olmaması sonucunda, davalı idare aleyhine manevi tazminata hükmedilmiştir.
Yerel Mahkeme Kararı: Mahkemece davalı idarelere yöneltilebilecek açık bir hizmet kusuru bulunmadığı gerekçesiyle maddi tazminat isteminin reddine, manevi tazminat açısından ise aydınlatılmış onam formunun eksikliğinden dolayı 25.000,00TL manevi tazminata karar vermiştir.
Bölge İdare Mahkemesi Kararı: İdare Mahkemesi’nce verilen kararın usul ve hukuka uygun olduğu, kaldırılmasını gerektiren bir neden bulunmadığı belirtilerek onama kararı verilmiştir.