Ameliyat sırasında hastada spanç, gazlı bez, batın kompresi gibi yabancı cisim unutulduğu iddiası açılan davalar sıkça karşılaşılan malpraktis davalarıdır. Operasyon sırasında hastada yabancı cisim unutulması her zaman malpraktis midir? Sorumluluğun değerlendirilmesinde kıstaslar nelerdir? Ameliyatı gerçekleştiren doktor, ameliyat hemşiresi ve hastane arasında nasıl bir sorumluluk paylaşımına gidilmelidir? Spançın bulunamaması halinde hasta kayıtlarına nasıl yansıtılması gerekir? Hastanın bu konuda aydınlatılması ve sonrasındaki tedavisinin düzenlenmesi sorumluluğu nasıl etkiler? Yabancı cisim unutulması nedeniyle açılan davaların yargılamasında bilirkişi incelemesi sırasında nelere dikkat edilmelidir? Tüm bu sorular hastada yabancı cisim unutulası nedeniyle açılan tazminat davalarında araştırılan ve karara etkili olan konulardır. Bu soruların yanıtlarının bir kısmını Bölge Adliye mahkemesinin bir emsal kararını inceleyerek aktaracağız.
Samsun BAM, 5. HD., E. 2017/387 K. 2017/467 T. 10.7.2017 nolu kararını ve irdeleyelim:
Davacının İddiası:
Davacı, 2008 yılında sezaryen operasyonu ile doğum yaptığını, taburculuk sorasında karın ağrısı ve el parmaklarının şişme şikayeti ile 2011 yılında farklı bir sağlık kurumuna başvurduğunu, burada yapılan tetkikler sonucunda batında gossisibipoma (operasyon lojunda unutulmuş cerrahi spançlar nedeniyle oluşmuş kitle lezyonlar) tespit edildiğini ve ameliyat ile bir adet batın kompresi çıkarıldığını belirterek, çektiği acılar için sezaryen operasyonun gerçekleştiren hekim ve hastaneden manevi tazminat talep etmiştir.
Dosyadaki Belgeler ve Davanın Reddi Kararı:
Dosya kapsamına göre; davacının 2011 tarihinde ….Üniversitesi Sağlık Uygulama Araştırma Merkezinde yapılan tetkikler sonucunda batın alt kadranında 107-90-11 ebatlarında gazlı bez tespit edildiği, mahkemece toplanan delillerden ve tedavi evraklarından, davacının 2008 yılında davaya konu sezaryen ameliyatı geçirdiği, bunun haricinde 2003 ve 2005 yıllarında karın bölgesinden iki ayrı ameliyat geçirdiği, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Dairesi, Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu ve Yüksek Sağlık Şurasından alınan raporlara göre; “davacının daha önceden geçirmiş olduğu iki ameliyat sebebi ile batın içi yabancı cisimlerin semptom vermeden uzun süre kalabileceği, bu sebeple davalı doktora kusur atfedilemeyeceği ve davalı doktorun vekalet görevini yürütürken gerekli titizliği ve özeni gösterdiği” anlaşıldığından davanın reddine karar verilmiştir.
Karara İtiraz ve İstinaf Mahkemesi İncelemesi:
Davacı taraf karara itiraz ederek, davaya konu olaydan önce de iki ameliyat geçirdiğini ancak şikayetinin son ameliyattan sonra ortaya çıktığını, ispat yükünün davalı hekim ve hastaneye geçtiğini belirterek istinaf incelemesi isteminde bulunmuştur.
İstinaf mahkemesi yapmış olduğu incelemede şu hususlara dikkat çekmiştir:
Bilirkişi Raporları Arasında Çelişki:
Dosya kapsamında …Cumhuriyet Başsavcılığınca aldırılan Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun raporunda, “…batındaki yabancı cismin kişinin en son geçirdiği sezaryen ameliyatında unutulmuş olmasının daha muhtemel olduğu, kişinin operasyon bölgesinde gazlı bez unutulması olayında gazlı bez sayımını düzgün yapmayan ameliyat hemşiresinin uygulamalarının tıp kurallarına uygun olmadığı, doktorun ise ameliyat sahasını kapatmadan önce yeterli kontrolü yapmamasının bir eksiklik olduğunun” bildirildiği,
Adli Tıp Genel Kurulu raporunda ise, “…genel uygulamalarda tüm batın operasyonlarında batın kapatılmadan önce kullanılan malzemelerin sayımının öncelikle ameliyat hemşiresi tarafından yapılıp kayda alınması, ameliyat bitiminde ameliyatı yapan hekim ve ameliyat hemşiresi tarafından tutanağın imzalanması gerektiği, ancak kişinin daha önce 2003 ve 2005 yılında iki kez ameliyat olduğu, batın içi yabancı cisimlerin uzun süre herhangi bir sempton vermeden sessiz kalabileceği bilinmekle, mevcut tıbbi belgelere göre, batın içinde tespit edilen yabancı cismin hangi ameliyatta unutulduğunun bilinemeyeceğinin belirtildiği”, şeklinde görüş sunulduğu,
Yüksek Sağlık Şurası raporunda ise, “…batın operasyonlarında batını kapatmadan önce kullanılan malzemelerin sayımının öncelikle ameliyat hemşiresi tarafından yapılıp kayda alınması gerektiği, ameliyat bitiminde ise ameliyat yapan hekim ve ameliyat hemşiresi tarafından tutanağın imzalanması gerektiği, ancak dosyadaki belgelerden, imzalanmadığının görüldüğü, bunun bir eksiklik olduğu, batında yabancı bir cisim unutulmasının tıbbi bir hata olduğu, ancak kişinin daha önce 2003 yılında sezaryen, 2005 yılında ise endometrium ameliyatı ve 2008 yılında tekrar sezaryan ameliyatı dahil üç kez ameliyat olduğunun kayıtları olduğu, batın içi yabancı cisimlerin uzun süre herhangi bir sempton vermeden sessiz kaldığının bilindiği, bu sebeple batın içinde tespit edilen yabancı cismin hangi ameliyatta unutulduğunun bilinemeyeceği cihetle, davalı doktora kusur atfedilemeyeceğinin” belirtildiği görülmüş ve işbu raporlara dayanılarak hüküm kurulmuştur.
Üniversiteden Seçilecek Bilirkişi Heyeti İle Yeni Bir İnceleme:
İstinaf mahkemesi vermiş olduğu kararında; Yargıtay 13.Hukuk Dairesinin yerleşmiş içtihatlarında bahsi geçtiği şekilde, Üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek akademik kariyere sahip doktorlardan oluşturulacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdii edilerek rapor alınmamış ve raporlar arasındaki çelişki de giderilmemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; davanın görüldüğü il dışındaki Üniversitelerin ana bilim dallarından seçilecek, aralarında konularında uzman, Kadın Hastalıkları ve Doğum, İç Hastalıkları ve Genel cerrahi uzmanlarının da bulunduğu akademik kariyere sahip doktorlardan oluşturulacak bir bilirkişi kuruluna dosya tevdii edilerek” tekrar bilirkişi incelemesi yapılması gerektiğini vurgulamıştır.
İstinaf Kararına Göre Tekrar İncelenmesi Gereken Hususlar:
İstinaf mahkemesi kararında yapılacak yeni bilirkişi incelemesi sırasında “ … öncelikle yapılan son sezaryan ameliyatı sırasında batın içindeki cismin fark edilip fark edilemeyeceği, batın içindeki cismin ultrasonla yapılan kontroller ve daha önceki ameliyatlar sırasında fark edilip fark edilemeyeceği hususlarının da açıklanarak, davacının tedavisine ilişkin seyrin tespiti, bu olayda davalı doktorun hafif bile olsa kusurunun olup olmadığı, var ise kusurunun tür ve niteliğinin net şekilde nedenlerini açıklayıcı, yargı denetimine elverişli, önceki raporlar arasındaki çelişkiyi de giderir şekilde bilirkişi kurulundan raporu alınması” gerektiğini belirtilmiştir.
Devam Eden Ceza Yargılamasının Akıbeti:
İstinaf Mahkemesi ayrıca; “ …davalı doktor aleyhine açılan ve halen devam eden …..Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki dosyasının akıbeti ve dosya içinde mevcut raporların da araştırılmak suretiyle, sonuca uygun bir karar verilmesi gerektiğini belirterek davanın yeniden görülmesi için dosyanın yerel mahkemeye gönderilmesine” karar verilmiştir.
Bu durumda hangi operasyonda unutulduğu belirlenemedi için hastanın manevi tazminat talebini reddedildiği yerel mahkeme kararı kaldırılmış ve belirtilen eksiklikler tamamlandıktan sonra yeni bir karar oluşturulması için dosya iade edilmiştir.
Sonuç olarak; hastada yabancı cisim unutulması nedeniyle açılan bir davada, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporlarındaki görüşleri ve istinaf mahkemesinin incelenmesini istediği hususları gördük. Buradan da yola çıkarak vurgulamak gerekirse; genel uygulamada tüm batın operasyonlarında batın kapatılmadan önce kullanılan malzemelerin sayımının öncelikle ameliyat hemşiresi tarafından yapılıp kayda alınması, ameliyat bitiminde ameliyatı yapan hekim ve ameliyat hemşiresi tarafından tutanağın imzalanması gerekir. Ancak ameliyat hemşiresinin hatalı ve eksik sayımı halinde hekimin kontrol etmeden imzalaması özen yükümlülüğü gereği hekimi sorumluluktan kurtarmaz. Ancak açılan davada ameliyat hemşiresinin de hatasının olduğu ispat edilirse, hastanenin adam çalıştıran sorumluluğu gereği hastaya ödenecek tazminatta kusur paylaşımına gidilmesi gerekir. Hastanın, hekim ve hastane aleyhine açtığı malpraktis davasında, müşterek ve müteselsil sorumluluk hükümleri gereği karar verileceğinden kusur paylaşımının hasta açısından bir önemi yoktur. Ancak kusur paylaşımı, rücü davasında hekim, hastane ve ameliyat hemşiresi arasında belirlenmesi gereken bir meseledir. Ameliyat sırasında hastanın batınında gazlı bez, spanç gibi yabancı bir cismin kalmasının her zaman malpraktis olarak değerlendirilmeyeceği özel durumlar da söz konusu olabilir. Kimi zaman ameliyat sonunda eksik spanç olduğunun fark edilmesi, her tür çabaya rağmen bulunamaması ve hastanın kapatılmasının zorunluğu olduğu durumunda olayın hasta kaydına detaylı olarak yazılarak tutanak haline getirilmesi gerekir. Hastanın konu hakkında aydınlatılarak sonraki tedavisinin düzenlenmesi halinde hekim kusurundan bahsedilmeyerek ameliyat komplikasyonu olarak değerlendirilecektir.
06.12.2020
HANYALOĞLU-ACAR HUKUK BÜROSU
Arb. Av. Ayşe Gül Hanyaloğlu
תגובות