Uyanma odası yokluğundan kaynaklı tazminatın hekime rücusu konu alan incelemeye konu iş bu emsal kararın en önemli sonuçlarından biri hastanelerin organizasyon sorumluluğu kapsamındaki eksiklikleri sebebiyle ödediği tazminatları sağlık çalışanlarına yükleyemeyeceğidir.
Hanyaloğlu-Acar olarak yazılarımız ve videolarımızda, idarenin tıbbi malpraktis sebebiyle ödediği tazminatların hekime rücusuna ilişkin emsal kararları inceliyor ve bu kararlarda ilgili branş hekimlerinden görüş alınmaksızın yapılan rücuların sağlık çalışanlarını gereksiz yere yıllar süren dava baskısı altında bıraktığını, kurumlarına olan inançlarını kaybettiklerini ve mesleklerinden uzaklaştıklarını örnekleri ile paylaşıyoruz.
İdare tarafından hastaya ödenen tazminatın sağlık çalışanlarına rücu edildiği iş bu davada yerel mahkemenin, hastanedeki eksikliklerin giderilmesi görevinin idarelerde olduğu ve illiyet bağı bulunmadığı gerekçesi ile davayı reddettiğini ardından da Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen karar yerinde bulunularak Sağlık Bakanlığının istinaf talebini red ettiğini görüyoruz.
Uyanma odası yokluğundan kaynaklı tazminatın hekime rücusu Anayasa’da ya da yasalarda düzenlenen rücu şartlarını da taşımamaktadır. Zira Hastanın ameliyat sonrası ameliyathane dışına çıkarılmadan önce kendine gelmesi aşamasında takibinin yapıldığı uyanma odası, ameliyathane olan tüm hastanelerde olması gereken bir alan olmasına rağmen birçok hastanede bu alanların olmadığı görülmektedir. Uyanma odasının olması halinde de burada yeterli uzman kadronun bulundurulmadığı da bir gerçektir. Tüm bu gerçekler ortadayken ve bu eksikliklerin giderilmesi tam olarak idarelerin sorumluluğunda olmasına rağmen neden Sağlık Bakanlığı ödediği tüm tazminatları hekime rücu etmektedir? Bu sorunun akla uygun cevabı yoktur. İdare Organizasyon Sorumluluğunu yok sayarak hekime rücuya devam etmektedir.
İnceleme konusu emsal kararda cevabı aranacak sorular özetle “…………. Devlet Hastanesi bünyesinde uyandırma odası hizmetlerinin yürütülmesi için bir odanın ve yine bu odada görev alacak narkoz personeli ile uyandırma odası personelinin görevlendirilmemiş olması nedeni ile davalılara atfedilecek bir kusurun bulunup bulunmadığına ve bir an için bir kusurun mevcudiyetinin kabulü halinde dava dışı K9 ve K10 ile dava arkadaşlarında oluşan manevi zarara bu kusurun sebep olduğunun (illiyet bağının) ispatlanması hususlarında toplanmaktadır.”
EMSAL KARAR
ADANA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HD., E. 2019/2019 K. 2020/1173 T. 22.9.2020
“Adana 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25/06/2019 tarih ve 2016/193 Esas ve 2019/76 Karar sayılı kararına yönelik olarak davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla Dairemize gönderilen dosyanın yapılan incelemesinde;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; K9 ve K10 ile dava arkadaşları tarafından ………..Devlet Hastanesinde hizmet kusuru işlendiği iddiası ile maddi ve manevi tazminat ödenmesi talebiyle Adana 2. İdare Mahkemesine ikame edilen dava neticesinde Adana 2. İdare Mahkemesinin 2015/1213 Esas – 2015/1673 Karar sayılı kararı ile davacı kurumun sorumluluğuna karar verildiğini, ……….. toplam ……. TL’nin ödendiğini, ………… idarenin hizmet kusuru bulunduğuna gerekçe olarak yer verilen uyandırma odası hizmetlerinin yürütülmesi, uyandırma odası personelinin yönetim ve eğitimi ile ilgili sorumluluğun o dönemde ……… Devlet Hastanesinde ameliyathane sorumlusu olarak görev yapan genel cerrahi uzmanı K7, başhekim Dr. K4 ile baştabip yardımcısı ve aynı zamanda ameliyathaneden sorumlu olan Dr. K2’nin yönetmelik hükümleri uyarınca sorumlu olduklarını, bu nedenlerle fazlaya ilişkin istek hakkı saklı kalmak kaydıyla …. TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI: Ölüm olayının yaşandığı tarihte ilgili hastanede uyandırma odası olmadığından hastane başhekimi, başhekim yardımcısı ve ameliyathane sorumlusu olan davalıların ölüm olayının yaşandığı tarihteki görevlerinden dolayı İdare Mahkemesince hüküm altına alınan manevi tazminata konu eksiklikler nedeniyle kusurlarının bulunmadığı, keza uyandırma odasının olmayışının hastanedeki bir eksiklik olması karşısında davacı idarenin bu eksikliği gidermekle yükümlü olduğu, ameliyat sonrası kullanılması gerekli olduğu bildirilen uyandırma odasının oluşturulmasının, ayrıca olup olmadığının denetlenmesinin de davacı idare sorumluluğunda bulunduğu kanaatine varılmakla davalılara karşı açılan davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Davacı vekilinin süresi içerisinde vermiş olduğu istinaf dilekçesi ile; müvekkili idarenin tazminat ödemesine neden olan davalılardan ödenen tazminatın rücuen tahsili için bu davayı açmaları zaruretinin doğduğunu, ……….. genel hükümler uyarınca bu zarara yol açan personele rücu davası açarak onun sorumluluğu oranında payına düşen tazminatı isteyebileceğinin hüküm altına alındığını belirterek yerel mahkeme kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:
………İlk derece mahkemesince, tazminat yönünden davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili istinaf etmiştir.
Türk Medeni Kanunun’un 6. maddesine göre “Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatla yükümlüdür.” 6098 sayılı TBK.nın zararın ve kusurun ispatı başlıklı 50. maddesinde, “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır. Uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” düzenlemesi yapılmıştır.
Bu hale göre haksız fiilin bir türü olan malpraktis (hekim veya diğer sağlık personeli tarafından gerçekleştirilen tıbbi müdahalenin hukuka uygunluk şartlarını taşımaması nedeniyle hastanın zarara uğraması) kaynaklanan rücuen alacak davasında davalıların kusurunun iddia eden tarafından ispat edilmesi gerekir.………
İdare Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında Uzm. Dr. K11 tarafından hazırlanan 01.08.2006 tarihli ön inceleme raporunda; hastanenin fiziki yapısında ve işleyişinde bazı eksikliklerin görüldüğü, hastanede ameliyat sonrası uyanma odasının olmadığı, bu durumun erken dönemde oluşabilecek komplikasyonların önlenmesinde sakınca oluşturabileceği, uyanma odası ve burada bir görevli bulunmasının anestezi sonrası uyanma döneminde oluşabilecek bir takım komplikasyonların önlenmesinde büyük katkısının olacağı, ölüm olayının olduğu dönemde hastanede anestezi uzmanının bulunmaması ve ameliyatlarda anestezi teknisyenlerinin tek başına görev almalarının normalde olmaması gereken bir durum olduğu, bu durumun da bu tür komplikasyonlarla sık karşılaşılmasına neden olduğu tespitlerine yer verildiği,
Öte yandan, İdare Mahkemesinde yapılan yargılama alınan 20.01.2020 havale tarihli ATK raporunda; hastanede ameliyat sonrası uyanma odasının olmamasının Dava dışı K9 ve K10 ile dava arkadaşlarının murisinin ölümüne neden olduğunun Adli Tıp Kurumu incelemesi sonucu ortaya konulmadığı anlaşılmıştır.
Uyuşmazlık konusu husus, …………. Devlet Hastanesi bünyesinde uyandırma odası hizmetlerinin yürütülmesi için bir odanın ve yine bu odada görev alacak narkoz personeli ile uyandırma odası personelinin görevlendirilmemiş olması nedeni ile davalılara atfedilecek bir kusurun bulunup bulunmadığına ve bir an için bir kusurun mevcudiyetinin kabulü halinde dava dışı K9 ve K10 ile dava arkadaşlarında oluşan manevi zarara bu kusurun sebep olduğunun (illiyet bağının) ispatlanması hususlarında toplanmaktadır.
Her ne kadar 13.01.1983 tarih ve 17927 sayılı “Yataklı Tedavi Kurumları İşletme Yönetmeliğinin”110, 111 ve 116. Maddesinde ……… Devlet Hastanesinde bünyesinde uyandırma odası hizmetlerinin yürütülmesi için bir odanın ve yine bu odada görev alacak narkoz personeli ile uyandırma odası personeli temin için davalılara ödev yüklemiş ise de; ölüm olayının geldiği tarih olan 15.05.2006 tarihinde hastanenin fiziki imkan ve kabiliyeti uyandırma odası hizmetlerinin yürütülmesi için uygun olduğu ve yine bu oda için görevlendirilecek yeterli personel bulunduğu ve fakat davalıların buna rağmen bu ödev ve görevleri gereği gibi yerine getirmediğinin ispatlanamadığı anlaşılmıştır.
mütalaasında söz konusu eksikliklerin (kusurun) dava dışı K9 Öte yandan, hastanede ameliyat sonrası uyanma odasının olmadığı, bu durumun erken dönemde oluşabilecek komplikasyonların önlenmesinde sakınca oluşturabileceği, uyanma odası ve burada bir görevli bulunmasının da bir an için davalıların kusurunun varlığı kabul edilse bile; gerek İdare Mahkemesinde yapılan yargılamada alınan gerek 20.01.2020 havale tarihli ATK raporu, gerekse 20.02.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu ihtisas ve K10 ile dava arkadaşlarının murisinin ölümüne neden olduğunun ortaya konulmaması karşısında, varsayılan kusurlu eylem ile zarar arasında illiyet bağı da sağlanamamıştır. Bu nedenle davacı vekilinin istinaf başvurusu haklı görülmemiştir.
Açıklanan sebeplerle, ………………, davacı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin reddi ile istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaati ile aşağıdaki şekilde hüküm oluşturulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-İlk Derece mahkemesi kararı usul ve yasaya uygun olduğundan, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1. maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, “
DEĞERLENDİRMEMİZ :
Uyanma odası yokluğundan kaynaklı tazminatın hekime rücusu yerinde midir? Sorusuna yerel mahkeme ve istinaf mahkemesi emsal teşkil edecek yorumlara yer vererek açıklık getirmiştir. Şöyle ki;
“ hastanede ameliyat sonrası uyanma odasının olmadığı,
bu durumun erken dönemde oluşabilecek komplikasyonların önlenmesinde sakınca oluşturabileceği,
Uyanma odası ve burada bir görevli bulunmasının da bir an için davalıların kusurunun varlığı kabul edilse bile; gerek İdare Mahkemesinde yapılan yargılamada alınan gerek 20.01.2020 havale tarihli ATK raporu, gerekse 20.02.2019 tarihli Adli Tıp Kurumu ihtisas ve K10 ile dava arkadaşlarının murisinin ölümüne neden olduğunun ortaya konulmaması karşısında, varsayılan kusurlu eylem ile zarar arasında illiyet bağı da sağlanamamıştır. “
İdarenin Organizasyon sorumluluğu sebebiyle ödediği tazminatları sağlık çalışanlarına rücu etmesi bünyesinde çalışan sağlık çalışanlarının motivasyonunu olumsuz yönde etkilediği gibi en büyük tehlikelerden biri olarak gördüğümüz defansif tıbbın da önünü açmaktadır. Emsal kararda da görüldüğü üzere idare, yapmakla ve denetimle görevli olduğu bir alandaki eksiklikleri sebebi ile meydana gelen zararlara kendisi katlanmak zorundadır. Pek tabii ki yeterli eleman olmaması ve hastanelerde bulunması gereken alanların ve teçhizatın bulunmaması sebebiyle hekimler her yere yetişemeyecek ve tıbbi malpraktis ortaya çıkabilecektir. Bu durumda sanki dört dörtlük çalışma koşulları hekimlere sunulmuş gibi hareket ederek tüm olumsuz sonuç ve zararları hekimlere rücu etmek hakkaniyetli bir tutum olmadığı gibi sağlık çalışanlarının fedakârca çalışmalarının karşılığı da olamaz.
Sağlık Bakanlığı ve Üniversiteler sağlık çalışanlarına rücu işlemini yaparken çok hassas davranmalı ve organizasyon sorumluluklarına odaklanmalı ve eksikliklerini tamamlama konusunda samimi olmalıdırlar. Her bir aleyhe karar sağlık sistemini düzeltmeye yönelik eleştiri olarak algılanmalı, hekime rücu yerine olumsuz çalışma şartlarının düzeltilmesi için gerekenler yapılmalıdır.
ARB.AV. AYŞE ACAR YÜCEL
HANYALOĞLU-ACAR HUKUK BÜROSU