top of page
Ara

İdarenin Ödediği Tazminatı Hekime Rücu Etmesindeki Yasal Dayanaklar


Uygulamada Sağlık Bakanlığının malpraktis tazminat davaları neticesinde ödediği tazminatlar organizasyon sorumluluğundan kaynaklansa dahi; aydınlatılmış onam hazırlığı, nöbet sorunları, icapçı hekim açmazları, yeterli uzman- hemşire- ebe bulundurmama, teçhizat eksikliği ve 112 ambulans sorunları gibi saymaktan yorulacağımız eksiklileri sebebiyle de kendi kusurunu ayrıştırmaksızın hekimlere çokça rücu ettiği görülmektedir. Doktor avukatı malpraktisten kaynaklanan rücu davasına vereceği hekim savunmasında mutlaka organizasyon sorumluluğuna işaret eden ayrıntılara yer vermelidir.


657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile Anayasanın 125. Ve 129. Maddelerinde ayrı ayrı düzenlenmiş olan kişilerin kamusal faaliyet ve hizmetler sebebiyle uğradıkları zararlarını sadece İdareden talep edebilecekleri ve bunu takiben Anayasanın 129. Maddesi ile de iş bu İdare aleyhine açılacak davalar sebebiyle kişilere ödenecek tazminatların zarar veren kamu çalışanına rücu hakkının bulunduğu hususları birlikte düzenlenmiştir.


İdarenin hekime rücusunun yasal dayanağı olan T.C. Anayasasında bulunan maddeleri sıra ile inceleyelim.


MADDE 40 “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir…………………


Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre, Devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”


MADDE 125 “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır. ………


İdare, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.”


MADDE 129 “Memurlar ve diğer kamu görevlileri Anayasa ve kanunlara sadık kalarak faaliyette bulunmakla yükümlüdürler………

Silahlı Kuvvetler mensupları ile hâkimler ve savcılar hakkındaki hükümler saklıdır.

Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.

Memurlar ve diğer kamu görevlileri hakkında işledikleri iddia edilen suçlardan ötürü ceza kovuşturması açılması, kanunla belirlenen istisnalar dışında, kanunun gösterdiği idari merciin iznine bağlıdır.”


İdarenin hekime rücusunun yasal dayanaklarından bir diğeri 657 Devlet Memurları Kanunu Kişilerin uğradıkları Zararlar başlığı altında düzenlenen 13. Maddesi ile kamu hizmeti esnasında kişilere verilen zararların ilgili kamu ajanından değil doğrudan ilgili kamu kurumundan talep edilmesi gerektiği düzenlenmiştir. Şöyle ki;


657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu madde 13


Kişiler kamu hukukuna tabi görevlerle ilgili olarak uğradıkları zararlardan dolayı bu görevleri yerine getiren personel aleyhine değil, ilgili kurum aleyhine dava açarlar. Ancak, Devlet dairelerine tevdi veya bu dairelerce tahsil veya muhafaza edilen para ve para hükmündeki değerli kağıtların ilgili personel tarafından zimmete geçirilmesi halinde, zimmete geçirilen miktar, cezai takibat sonucu beklenmeden Hazine tarafından hak sahibine ödenir. Kurumun, genel hükümlere göre sorumlu personele rücu hakkı saklıdır.”


Hasta ve yakınlarının Anayasadan kaynaklanan haklarını kullanması ve idareye karşı uğranılan zararla ilgili tam yargı davası açmaları hukuk devleti olmanın koşullarından biri olup Anayasa’nın 125. Maddesine dayanılarak idarenin eylemleri sebebiyle verdiği zararları tazmin etmesi de kamu vicdanını rahatlatan bir durumdur.


Bununla birlikte pratikte Sağlık Bakanlığının ve Üniversitelerin hasta/yakınlarına ödedikleri tüm tazminatı sağlık çalışanlarına rücu etmesi yine kamu vicdanını rahatsız eden başka yaralar açmaktadır. İdarelerin uğranıldığını iddia ettiği zararını memura rücu edebilmesinin yöntemi de Yönetmelikle belirlenmiş olmasına rağmen kimin hekimin kusur oranını tayin ettiği belli olmayan rücu davaları açılmaktadır.


Oysa “Devlete Ve Kişilere Memurlarca Verilen Zararların Nevi Ve Miktarlarının Tespiti, Takibi, Amirlerinin Sorumlulukları, Yapılacak Diğer İşlemler Hakkında Yönetmelik” le aslında memura/hekime rücu koşulları belirlenmiştir. Şöyle ki;


Zararın ve Miktarın Tesbiti başlığı altında yer alan 7. Maddenin son paragrafı ile rücuda izlenecek yöntemden bahsedilmektedir.


Madde 7 – Memurun kasıt, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idarenin malca uğradığı zararın ilgili tarafından rayiç bedel üzerinden ödenmesi esastır. Zarara uğrayan Devlet malının rayiç bedelinin tesbitinde aşağıdaki usul ve esaslar uygulanır. …………


Memurların 5 nci maddenin (a) fıkrasında tanımlanan hizmet kusurlarından doğan zararların miktarı kurum ve kuruluşların en üst yöneticilerinin belirleyeceği iki kişi ile zarara sebebiyet veren memurun ilk amirinden oluşan 3 kişilik bir heyet tarafından tesbit edilir.”


Ancak Tıbbi Malpraktisten kaynaklanan tazminat davalarında yargı sürecinin çok uzun olması, yıllarca süren davalar sonucunda idare aleyhine çıkan yüksek tazminatların hastalara ödenmesinin ardından tazminat faiz ve yargılama giderlerinin sağlık personeline rücu ediliyor olması (poliçelerden kaynaklı olsa gerek daha çok hekime rücu ediliyor) meslekten uzaklaşmaya ve defansif tıbba yönelişe sebep olmaktadır. Hekime Rücu sürecinin hekimlerde yarattığı stresin sağlık hizmetlerine yansıması hizmet kalitesinin düşmesi şeklinde olmaktadır.


İdarenin Hekime Rücusunun Yasal Dayanağı olan Anayasa ve ilgili yasal düzenlemeler idareye kendi kusurlarını hekimlere yükleme hakkını vermez. Doktor Avukatı savunmasında ya da hekim savunmasında unutmaması gereken tek şey rücu davası açılmış olması hekimin kusurlu olduğu anlamına gelmez. Hekim ebe ve hemşireler arasında büyük rahatsızlığa sebebiyet verecek olan idarenin rücu kararları hiçbir zaman hekimlerin kazançları ile de orantılı olmayacağı için sağlık çalışanlarının kanayan yarası olmaya devam edecektir.


3 Aralık 2020


ARB. AV. AYŞE ACAR YÜCEL

HANYALOĞLU – ACAR HUKUK BÜROSU



bottom of page