Vakıf Üniversiteleri ve Vakıf Üniversitelerinde çalışan hekimler hakkında açılacak davaların hangi mahkemede açılacağı ve husumetin kime yöneltileceği halen tartışılmaktadır. Kamu ve Üniversitede çalışan hekimler hakkında doğrudan tazminat davası açılamayacağı TC. Anayasası 40/III, 129/V ve 657 Sayılı Kanun’un 13.maddesinde emredici olarak düzenlenmiştir.
Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlaması ile uygulamada da farklılıklar oluştuğu görülmektedir. Aynı vakıf üniversitesinde çalışan iki farklı hekim aleyhine açılan iki davada yerel mahkeme tarafından davanın idari yargıda görülmesi gerektiği belirtilerek davanın yargı yolu bakımından reddine dair karar verilmiş ve karara karşı istinaf yoluna başvurulmuştur. Verilen kararlar incelendiğinde; İstanbul Bölge Adliye Mahkemesinin daireleri arasında dahi halen bir görüş birliği oluşturulamadığı görülmektedir.
İlgili kararları özetlemek gerekirse;
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 18. Hukuk Dairesi’nin 2018/1272 E. 2018/1207 K. Sayılı 11.07.2018 tarihli kararında; “…İddia, savunma ve dosya kapsamından anlaşıldığı üzere; uyuşmazlığın tedavi kusurundan kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine yönelik dava olduğu, dava tarihi itibariyle 6502 sayılı Yasa’nın yürürlükte olduğu, 6502 sayılı Yasa’nın 3/1-k maddesi gereğince davacının tüketici olduğu, aynı Yasa’nın “l” maddesi gereğince de, davalı vakıfın kamu tüzel kişisi bulunması nedeniyle, taraflar arasındaki işlem tüketici işlemi niteliğindedir. Bu nedenle uyuşmazlığın çözümünde görevli ve yetkili mahkeme davanın açıldığı Tüketici Mahkemesidir…” şeklinde karar verilirken
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 19. Hukuk Dairesi’nin 2019/2666 E.2019/2065 K. Sayılı 07.10.2019 tarihli kararında ise; “…Vakıf hastanesinde verilen tedavi hizmetinden zarar görülmesi nedeniyle açılan davada sağlık hizmetinin sunulmasından kaynaklanan zararların tazmin sorununun doğup doğmadığının idari yargı yerince hizmet kusur ilkesi kapsamında incelenmesi gerekir. Yargıtay 13. Hukuk dairesinin 2015/41186 esas, 2017/4377 K. Sayılı 12/04/2017 tarihli kararında da “Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı bir hastanede yürütülen sağlık hizmeti esnasında meydana gelen olayın kamu hizmetiyle ilgili ve hizmet kusuruna ilişkin olduğunu Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2014/13- 566 Esas, 2015/13-39 Karar sayılı ilamında işaret edildiği gibi kamu tüzel kişisi olarak kanunla kuruldukları ve kamu hizmeti sundukları tartışmasız olan Vakıf Üniversitelerinin hastanelerini, devlet üniversitesi hastanelerinden farklı tutulmasının hukuken olanaksız olduğundan sağlık hizmetinin sunulmasından kaynaklanan zararlardan tazmin sorumluluğunun doğup doğmadığının idari yargı yerince hizmet kusuru ilkesi kapsamında ele alınması gerektiğini ve idari yargılama usul yasasının 2/1-d maddesi gereğince idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerektiğini ve bunun dava şartı olduğunu mahkemenin her aşamada göz önünde bulundurulması gerektiğini…. “ yönündedir. Bu nedenle ilk derece mahkemesince verilen yargı yolu bakımından davanın reddedilmesi yerindedir…” şeklinde karar verilmiştir.
Uygulamada bu farklılıkların ve tartışmanın temelini Vakıf Üniversitelerinin hukuki statüsü oluşturmaktadır. Oysaki ilgili yasal mevzuat ve Yüksek Mahkeme kararları gereği 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası gereğince kurulmuş olan Vakıf Üniversiteleri, Anayasanın 130 ve 2547 sayılı Yükseköğretim Yasasının Ek 2. maddesi gereğince kamu tüzel kişisi olarak kabul edilmelidir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2012/4-729 E, 2013/163 K, 30.01.2013 T. İçtihadında da açıkça Vakıf Üniversiteleri Hastanelerinin halka sunduğu sağlık hizmeti bakımından kamu hastanesi niteliğinde olduğu, hastanede çalışan hekimin de kamu görevlisi olduğu açıkça vurgulanmaktadır. Bu itibarla, kamu tüzel kişisi olarak kanunla kurulan ve kamu hizmeti sundukları tartışmasız olan Vakıf Üniversiteleri Hastanelerinin, Devlet Üniversiteleri Hastanelerinden farklı tutulması hukuken olanaksızdır[1]. Bu bağlamda Vakıf Üniversiteleri kamu tüzel kişisi olarak nitelendirildiğinden, Vakıf Üniversitelerinde görev yapan hekimlerin de kamu görevlisi sıfatına haiz oldukları ve Vakıf Üniversitesi Hastanelerinde çalışan hekimler hakkında doğrudan tazminat davası açılamayacağı hususunda duraksama bulunmamaktadır. Sağlık hizmetlerinin sunulmasından kaynaklanan zararların tanzim sorumluluğu doğurup doğurmayacağının, idari yargı yerince hizmet kusuru ilkesi kapsamında incelenmesi gerektiğinden husumetin ilgili Vakıf Üniversitesine yöneltilmesi gerekmektedir. Hekim aleyhine doğrudan tazminat davası açılarak yargılamanın görülmesi durumunda bu kararların Yargıtay tarafından bozulacağı aşikardır.
02.11.2017
Av. Tuğçe ÜNGÖR YANIK
HANYALOĞLU-ACAR HUKUK BÜROSU
[1] Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2014/13-566 E., 2015/1339 K., 13.05.2015 T. İçtihat