Malpraktis davalarında aydınlatma konusunda “İddianın genişletilmesi veya değiştirilmesi” konusunda 3 emsal karar inceleyeceğiz. Yargıtay 13. ve 3. Hukuk Dairesi ve bir Bölge Adiye mahkemelerine ait kararlarda iddianın genişletilmesi kapsamında temyiz aşamasında dile gelen aydınlatma konusunda Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2014 tarihli bozma kararı ve Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin iddianın genişletilmesi olarak gördüğü emsal 2023 tarihli kararları hukukçular açısından emsal niteliğindedir.
İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağına ilişkin düzenleme HMK 141 madde ile düzenlenmiştir.
Madde 141- (1) (Değişik:22/7/2020-7251/15 md.) Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez.
(2) İddia ve savunmanın genişletilip değiştirilmesi konusunda ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümleri saklıdır.
Hanyaloğlu & Acar Hukuk Bürosu olarak çok yoğun malpraktis davalarına baktığımızdan aynı konularda Yargıtay’ın aydınlatılmış onam, iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi konusunda çelişen kararları olduğunu görüyoruz. Hukuk kurallarının uygulanması konusunda yerel mahkemelere yol gösterici olarak görülen yüksek yargının daireleri arasında çelişki değil yeknesaklık olması gerektiğine inandığımızdan bu kararları yazmaya ve çelişkilerin giderilmesi için katkıda bulunmaya çalışıyoruz.
1. EMSAL
Birinci emsal kararımızda davacının dava ve cevap dilekçesinde aydınlatma ya da onama ilişkin hiçbir iddia olmamasına rağmen Yargıtay 13.Hukuk Dairesi tüm raporlarda tıbbi hata olmaması sebebi ile red olan davanın Yargıtay aşamasında konu edilen aydınlatma ve onama itibar ederek kararı bozmuş ve hekim aleyhine yüklü bir tazminata hükmetmiştir. Şöyle ki;
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ’NİN 2013/29446 ESASA, 2014/13272 KARAR 25.04.2014 TARİHLİ 1. EMSAL KARAR
İş bu karar gerekçesinde iddianın genişletilmesine ilişkin bir bozma değil aydınlatma iddiası olmayan bir davada aydınlatma sebebiyle kararın bozulması söz konusudur. Bu sebeple davacının taleplerini aşağıdaki gibi özetlemek konuyu anlamak açısından önem arz etmektedir.
Davacı Talep;
“Davacı,2003 yılı içerisinde Beyin ve sinir cerrahi uzmanı Operatör ……….. kliniğine bacak ve bel ağrısı nedeniyle müracaat ettiğini, 01.08.2003 tarihinde ……… Beyin Cerrahi Servisine yatışının sağlandığını, 01.08.2003 tarihinde bel bölgesinden ameliyat edilip 3 gece 4 gün tedavisinin devam ettiğini, baston yardımıyla yürüyebildiğini, hiçbir iyileşmenin olmadığını, ağrılarının daha da şiddetlendiğini, bunun üzerine 19.07.2004 tarihinde ………Hastanesi'nde ikinci ameliyat gerçekleştiğini, ameliyat sonrasında dört gün boyunca .. Hastanesi'nde tedavi gördüğünü, ancak durumunda bir düzelme olmadığı gibi ayağa kalkamadığını, idrar ve dışkısını tutamayacak bir halde Özel ….. Hastanesi'nden ..Devlet Hastanesi'ne sevkinin yapıldığını yatalak bir şekilde 09.08.2004 tarihinde taburcu edildiğini, daha sonra ……Tıp Fakültesi Hastanesi’nde 13 gün boyu tedavi gördüğünü, 19.07.2004 tarihinden itibaren çalışamayacak durumda olarak Sağlık Kurulu Raporu alındığını, rapora göre kalıcı bir şekilde % 80 iş-güç kaybına uğradığını,14.06.2006 tarihinde ……. Eğitim Hastanesi’nde tedavi altına alındığını, Fizik tedavi ve protez araçlar yardımı ile tedavisini yürüten doktorların, önceki ameliyatın hatalı yapıldığını, sinirlerine hasar verildiğini, fizik tedavi ve protez araçlar yardımıyla tedavisinin devam etse bile asla ameliyat öncesindeki eski haline gelemeyeceğini söylediklerini, içinde bulunduğu derin üzüntü ve acının …………kendisini % 80 iş göremez duruma sokan davalılardan fazlaya ilişkin haklarını saklı tutularak ….. maddi ve ……. TL manevi tazminatın tahsiline karar verilmesini istemiştir.”
Yerel Mahkeme Kararı
Dosya içerinde mevcut tıbbi belgeler, tanık ifadeleri ve alınan bilirkişi raporu, davacı tarafın “hatalı tıbbi uygulama” iddiası yerinde olmadığından, davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ BOZMA
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi’nin 2013/29446 E - 2014/13272 K nolu 25.04.2014 tarihli kararında özetle;
“davanın temelinin Borçlar Kanunu'nun 386 vd ( Yeni TBK 502 vd ) maddelerinde düzenlenen vekalet akdine dayandırıldığını, vekilin, vekâlet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, yaptığı işlemlerin özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumlu olduğunu, tıbbın gerek ve kurallarına uygun davranılmakla birlikte sonuç değişmemiş ise doktor sorumlu tutulmaması gerektiğini belirtmiştir.
Ayrıca Yüksek Mahkeme, 09.12.2003 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Biyotıp Sözleşmesinin “Rıza” başlıklı 5. Maddesi ile Hekim Etiği Yönetmeliği'nin “Aydınlatılmış Onam” başlıklı 26 maddesine atıfta bulunarak_ “…. Hükme esas alınan Adli Tıp raporu davalıların kusurlu olup olmadığının tespiti için yeterli olmadığını, Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, üniversite bilirkişi heyetinden alınacak rapor ile kusur belirlenmesini, ameliyat sonrası oluşan arazların komplikasyon olduğunun belirlenmesi halinde ise, aydınlatılıp aydınlatılmadığı üzerinde durularak sonuca uygun bir karar verilmesi” gerekçesiyle yerel mahkemenin kararını bozmuştur.
Kanaatimizce;
Dava dilekçesinde ve cevaba cevap dilekçesinde aydınlatma ve onamdan bahsetmeyen davacı temyiz aşamasında aydınlatmadan bahsetmiştir. İş bu kararın bozulmasından sonra alınan 6 raporda da hekim kusurunun olmadığı belirlenmiş olmasına rağmen aydınlatmanın ispat edilemediğinden bahisle hekim aleyhine tazminat ile sonuçlanmıştır.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi hiçbir şekilde dilekçelerinde iddia konu yapılmayan aydınlatma ve onam konusunda inceleme yaparak davacı lehine yorum yapmak suretiyle kararı bozduğu davada, İddiaların genişletilmesi konusunda yasağa aykırı bir kararla hekim aleyhine çok ciddi bir tazminata hükmedilmesinin yolunu açılmıştır. Açıkça 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun "İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi'' başlıklı 141 inci maddesine aykırılık oluşturan davacının temyiz aşamasındaki talebi Yargıtay tarafından kabul edilerek hukuka aykırı bir durum oluşmuştur.
2. EMSAL
Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin bu Emsal Kararı ise “iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi yasağının” oldukça iyi bir örneğini oluşturmaktadır. Zira Yerel Mahkeme tarafından red olan dava, davacı İstinafı sonrası da istinaf talepleri yerinde olmadığından red olmuş ve bunun üzerine davacı tarafından temyiz edilmiştir. Yargıtay burada kararı onamakla kalmamış İstinaf Mahkemesinin red sebebinin yerinde olmadığını davacının dilekçe ve cevabında yer almayan aydınlatma yapılmadığına ilişkin iddianın istinaf aşamasında dikkate alınmasının doğru olmadığı iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesinin söz konusu olduğunu bu sebeple davanın reddinin gerektiği belirtilmiştir. Şöyle ki;
YARGITAY ÜÇÜNCÜ HUKUK DAİRESİ 2023/1906 ESAS, 2023/3311 KARAR, 22.11.2023 TARİHLİ KARARI
Taraflar arasındaki tazminat davasından dolayı yapılan yargılama sonunda İlk Derece Mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, Bölge Adliye Mahkemesince başvurunun esastan reddine karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesi kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
“İlk Derece Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; somut uyuşmazlığın temelinin vekalet ilişkisine dayandığı, sözleşmeye aykırılık nedeniyle ortaya çıkan zarardan davalı doktor ve hastanenin kusursuzluklarını ispat yükü altında olduğu,
Adli Tıp 7. İhtisas Kurulu'ndan alınan raporda; çocuk isteği nedeniyle ... Kadın Hastalıkları Hastanesi'ne başvuran kişiye 07.04.2017 tarihinde kadın infertilitesi ve ovarian kist tanısı ile uygulanan ameliyatın endikasyon ve tekniğinin uygun olduğu, ifadelerden geçirilmiş cerrahi öyküsü olduğu anlaşılan kişinin ameliyat esnasında batın içi organlarında ileri derecede yapışıklık tespit edildiği, ameliyat esnasında geliştiği bildirilen ince bağırsak serozasındaki sıyrılmanın, batın içi organları ileri derecede yapışık kişilerde batın eksplorasyonu esnasında her türlü dikkat ve özene rağmen görülebilen bir komplikasyon olduğu, ince bağırsak serozasının ameliyat esnasında dikildiği, dolayısıyla komplikasyon yönetiminin uygun olduğu, 08.04.2017 tarihli patoloji raporundaki bulgular da dikkate alındığında, ovarian kist eksizyonunun yapılmış olduğunun anlaşıldığı, karın ağrısı, kusma şikayetiyle 21.04.2017 tarihindeki başvurusunda tespit edilen mekanik bağırsak tıkanıklığının bu tür batın operasyonlardan sonra her türlü dikkat ve özene rağmen görülebilen bir komplikasyon olduğu, bu komplikasyona yönelik konsültasyon, takip ve tedavisinin yapıldığı, dolayısıyla komplikasyon yönetiminin uygun olduğu, 12.05.2017 tarihli başvurusu sonrası kontrole çağrılan kişinin aynı hastaneye tekrar başvurusunun olmadığı, dolayısıyla hekimin takibinden çıktığı, tüm bu bilgi ve bulgular birlikte değerlendirildiğinde, Dr. ... ve kişinin tedavisine katılan hekimlerin uygulamalarının tıp biliminin genel kabul görmüş ilke ve kurallarına uygun olduğu, hizmeti sağlık personeli aracılığı ile yürüten idarenin görünür bir hatası tespit edilmediği yönünde rapor düzenlendiği, Adli Tıp Kurulu raporuna yapılan itirazlar sonrasında Mahkemece dosyanın üniversitelerde görevli akademik unvana sahip Kadın Hastalıkları Uzmanı, Anestezi Uzmanı ve Adli Tıp Uzmanından oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdii edildiği, bilirkişilerden Adli Tıp Uzmanı ve Kadın Hastalıkları Uzmanı; Doç. Dr. ... ve vermeyi taahhüt ettiği sağlık hizmetini sağlık personeli aracılığı ile yürüten davalı ... idaresine atfı kabil kusur bulunmadığı, yönünde görüşlerini bildirmişseler de, görevlendirilen diğer Anestezi Uzmanınca ayrıksı rapor sunularak diğer bilirkişilerin aksine doktorun kusurlu olduğu yönünde görüş bildirildiği görülerek, çelişkinin giderilmesi ve taraf itirazı da dikkate alınarak rapor aldırılmak üzere ... Tüketici Mahkemesine talimat yazılarak dosyanın re'sen tayin edilecek 1 Kadın Doğum Uzmanı, 1 Anestezi Uzmanı ve 1 Adli Tıp Uzmanından oluşan 3 kişilik bilirkişi heyetine tevdii edilmesine karar verildiği, bilirkişi heyetince hazırlanan Raporda; davalı Doç. Dr. ...'nın yapmış olduğu ameliyata ait tıbbi evrakta ve takip evrakında bağırsak perforasyonunun bu ameliyatta geliştiğinin tıbbi delillerinin bulunmadığı, ayrıca bağırsak tıkanmalarında spontan olarak da bağırsak delinmesi meydana gelebileceği tıbben bilinmekle birlikte davalının yapmış olduğu ameliyat ile bağırsak perforasyonunun kesin illiyetinin kurulamadığı, tüm bu bulgular birlikte değerlendirildiğinde davalı Doç. Dr. ... ve vermeyi taahhüt ettiği sağlık hizmetini sağlık personeli aracılığı ile yürüten davalı ... idaresine atfı kabil kusur bulunmadığı hususlarında görüş bildirildiği, alınan her iki bilirkişi heyet raporunda ve ATK raporunda doktora ve hastaneye herhangi bir kusur izafe edilmediği de göz önüne alınarak davanın reddine karar verilmiştir.”
İSTİNAF
İlk Derece Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı, süresi içinde davacı vekili…………….. verilen rapor ile müvekkiline yapılan tıbbi müdahalelerin ve sonrasındaki tıbbi yaklaşımların kusurlu olduğunun anlaşıldığını, onam formunda gelişecek komplikasyonların açıklanmasında bilgi eksikliklerinin bulunduğunu, bu tespitlere rağmen müvekkilinin açtığı davanın reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu belirterek kararı istinaf etmiştir.
İstinaf Gerekçe Ve Sonuç
“Bölge Adliye Mahkemesinin yukarıda tarih ve sayısı belirtilen kararıyla; davacı tarafından imzalı Bilgilendirme onam formu incelendiğinde, bu formda ameliyatın riskleri başlığı altında özetle; çevre organların, bağırsakların zarar görebileceği durumunun ortaya çıkabileceğinin belirtilmiş olduğunun görüldüğü, Adli Tıp Kurumunun 26.02.2021 tarihli raporu ile Anestezi ve Genel Cerrahi, Kadın Doğum Uzmanlarından oluşan heyetten aldırılan 06.01.2022 ve 31.05.2022 tarihli raporlar incelendiğinde; Operasyon öncesi ve sonrası dahil olmak üzere operasyonda dolayı doktora ve hastaneye atfedilebilecek bir kusurun bulunmadığının, tıbbın gereklerine uygun hareket edildiğinin belirtildiğinin görüldüğü, somut olayda davalılardan kaynaklı kusurlu bir eylemin bulunmadığının Mahkemece aldırılan her iki raporda belirtilmiş olması, operasyon öncesi davacının geçireceği operasyon ile ilgili bilgilendirilmiş olunması birlikte değerlendirildiğinde davanın reddi yönünde hüküm kurulması usul ve yasaya uygun görüldüğünden, ... 2. Tüketici Mahkemesinin istinafa konu edilen 06.10.2022 tarihli ve 2018/199 E., 2022/418 K. sayılı nihai kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşılmakla davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/1-b.1 inci maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiştir.”
TEMYİZ
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davacı vekili temyiz edilmiştir. Davacı vekili; davanın reddi kararının yasaya aykırı olduğunu, dosyada alınan Prof. Dr. ... ... ... ve Prof. Dr. ... ayrık raporda, hastanın klinik değerlendirme raporu bölümünde hastanın onam formunda bu özel durumu açıklayan ve gelişecek komplikasyonları açıklayan bilgi eksikliklerinin mevcut olduğunun beyan edildiğini belirterek kararın bozulmasını talep etmiştir.
Temyiz Gerekçe:
İlgili Hukuk
“6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun (6100 sayılı Kanun) "İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi'' başlıklı 141 inci maddesi. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 400’üncü maddesi. Aynı Kanun'un 502 ve devamı maddeleri.”
Değerlendirme
“Davanın temeli TBK'nın 502 ve devamı maddelerinde düzenlenen vekalet sözleşmesidir. Vekil, vekalet görevine konu işi görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı ... ve işlemlerin, davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. Mesleki ... gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur. O nedenle doktor ve hastanenin meslek alanı içinde olan bütün kusurları hafif de olsa sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir.
Vekil, hastanın zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumunun gerektirdiği önlemleri eksiksiz bir şekilde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddütü ortadan kaldıracak araştırmaları yapmak ve bu arada da koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri göz önünde tutulmak, onu risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınmak ve en emin yol seçilmek gerekir. Gerçekten de müvekkil (hasta) mesleki bir ... gören vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat beklemek hakkına sahiptir.
Temyizen incelenen karar;
"tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dayandıkları belgelere, uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralları ile hukuki ilişkinin nitelendirilmesine ve özellikle her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesince, operasyon öncesi davacının geçireceği operasyon ile ilgili bilgilendirilmiş olduğu değerlendirmesiyle hüküm kurulmuş olması doğru değilse de, davacı vekilince ilk kez istinaf aşamasında ileri sürülen hastanın onam formunda bu özel durumu açıklayan ve gelişecek komplikasyonları açıklayan bilgi eksikliklerinin mevcut olduğunun belirtildiği yönündeki temyiz itirazının; davacı tarafından yargılama aşamasında ileri sürülmeyen aydınlatılmış onam vakıasının Mahkemece re'sen dikkate alınamayacağı, yargılama aşamasında ileri sürülmeyen hususların temyiz aşamasında da ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle reddinin gerektiği, yargılama sırasında alınan ATK raporu ve bilirkişi kurul raporlarının birbiriyle uyumlu olup, davalı Doç. Dr. ...'nın yapmış olduğu ameliyata ait tıbbi evrakta ve takip evrakında bağırsak perforasyonunun bu ameliyatta geliştiğinin tıbbi delillerinin bulunmadığı, ayrıca bağırsak tıkanmalarında spontan olarak da bağırsak delinmesi meydana gelebileceği tıbben bilinmekle davalının yapmış olduğu ameliyat ile bağırsak perforasyonunun kesin illiyetinin kurulamadığı, davalı Doç. Dr. ... ve vermeyi taahhüt ettiği sağlık hizmetini sağlık personeli aracılığı ile yürüten davalı ... Ltd. Şti.'ye atfı kabil kusur bulunmadığının tespit edilmiş olmasına göre usul ve kanuna uygun olup, davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve kanuna uygun bulunan kararın onanmasına karar vermek gerekmiştir.”
Karar
Açıklanan sebeplerle; Temyiz olunan Bölge Adliye Mahkemesi kararının 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 370 inci maddesinin birinci fıkrası uyarınca ONANMASINA, …. 11.2023 tarihinde oy birliğiyle karar verildi."
Yargıtay 3. Hukuk dairesi 2023/1906 E., 2023/3311 K., 22.11.2023 Tarihli kararı malpraktis davalarında aydınlatma ve onam konusunda dava dilekçesinde ve cevabında bir iddia yokken istinaf ya da temyiz aşamasında ortaya atılan iddialarla karar verilmesinin hukuka aykırı olduğu, “iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi” yasağı konusunda emsal bir karar olmakla birlikte davacı açısından sonucu değiştirmemesine rağmen hukukta içtihat oluşturmak adına son derece önemli bir karardır
EMSAL 3
Emsal 3 de de İstinaf, Yargıtay 3.Hukuk dairesi kararına paralel olarak istinaf aşamasında ilk kez öne sürülen iddianın dikkate alınamayacağı yönünde karar vermiştir. Şöyle ki;
ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 3. HUKUK DAİRESİ 21/03/2024 TARİHLİ
2023/417 ESAS, 2024/719 KARARI
Davanın kısmen kabulüne dair kararın kaldırılması için davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
“Mahkemece yapılan yargılama neticesinde 20/10/2022 tarihli kararla; "(...) Eldeki dava, doktor ve özel hastane ile davacı arasındaki sözleşme sorumluluğuna dayalı olarak açılmış olup, davalı özel hastanenin yukarıda sözü edilen hasta kabul sözleşmesi, davalı doktor bakımından ise vekalet sözleşmesine dayalı özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır. Davalı hekimin ameliyat öncesi muhtemelen hasıl olabilecek sonuç ve komplikasyonlar hakkında Hasta Hakları Yönetmeliği'nin 18/2 ve 24. maddeleri si uyarınca hastasını bilgilendirmesi gerekmektedir. Ayrıca Avrupa Biyotıp Sözleşmesinin 5.maddesi ile Hekim Etiği Yönetmeliğinin 26.maddelerinde bu husus düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlıkta; davacı tarafından imzalanan 02/02/2018 tarihli " Rinoplasti Ameliyatı İçin Bilgilendirme ve Onam Formunda" işlemin tıbbi sonuçlarının ve olası komplikasyonlarının anlatılmadığı, olayda komplikasyon olarak belirtilen hususlara davacının rıza gösterdiğine yönelik ispata yarar delil sunulmadığı anlaşılmaktadır. Bu çerçevede davalı doktor ile bünyesinde çalıştığı davalı şirketin sorumluluğu bulunduğu kanaatine varılmıştır. Davacının maddi tazminat istemi değerlendirilmekle; aydınlatılmış onam metninde olayda gelişen dildeki lezyona ilişkin komplikasyona yönelik bilgi verilmediği anlaşılmakla davacının tedavi için yaptığı giderlerin tazmini gerektiği, ……….. TL' nin davalılardan tahsiline dair karar verilmiştir. (...) Davacının manevi tazminat istemi yönünden ise; davacının dava konusu operasyon sonrasında ağrı yaşadığı, bir süre yemek yiyemediği, bu sebeple manevi zararı uğradığının kabulü gerekmiştir. Bu kabul çerçevesinde manevi tazminat tutarının ne olması gerektiği üzerinde durulmuştur. Somut uyuşmazlıkta; davacının davalı doktorun tıbbı müdahalesi sırasında yaşadığı sağlık sorunu nedeniyle sağlık kuruluşuna başvurarak yapılan teşhis neticesinde ameliyat geçirdiği, ameliyat sonrasında gündelik yaşamında bir süre ağrı çektiği ve yemek yiyemediği ve bir süre zorluk yaşadığı, bu manevi zarar nedeniyle talep edebileceği tazminat tutarının belirlenmesi yoluna gidilmiş olup, yaşanan ağrı, zorluk ve endişe nedeniyle tarafların sosyo ekonomik durumları ile manevi tazminatın bir zenginleşme aracı olamayacağı, davacıda kalıcı bir hasar bulunmadığı gözetilerek, davacının manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile ………….. manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili gerektiği kanaati edinilmiştir. Bu itibarla, ………………….. maddi tazminatın ve manevi tazminat isteminin de kısmen kabulü ile …….. tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline dair aşağıdaki şekilde hüküm tesis edilmiştir. (...)" gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. “
İstinaf Sebebi:
“Davalı .. vekili istinaf dilekçesi ile özetle; davacının, ameliyatın lazerle yapılacağının kendisine söylendiğini dava dilekçesinde kabul ettiğini, ameliyatın, soluk borusunun başlangıcında olan küçük dil ve çevresi üzerinde gerçekleştirilecek olan bir cerrahi işlem olduğunu, davacıya, ameliyatla ilgili onam formu imzalatıldığını, objektif hüsnüniyet sahibi bir hastanın ancak; ameliyatla ilgili olası sıkıntıları, neticeleri öğrendikten sonra burun ve boğaz bölgesinde bir ameliyata razı olacağı düşüncesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu, bilirkişi raporları mesleki uzmanlık gerektiren bir konuda verildiği halde, mahkemece itibar edilmediğini, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere, kabul edilebilir sınırların dışında bir bedeni zarar verilmediğini, dava dilekçesinde davacı yanın kendilerine bilgi verilmediği ile ilgili bir iddiası bulunmadığını, uyuşmazlıkta maluliyet ve beden gücü kaybı hususları bulunmadığı ve ileri sürülmediği için, bu yöndeki mahkeme gerekçesinin uyuşmazlıkla bağlantısı bulunmadığını, hükmolunan tazminatın iddia konusu eylemle mütenasip olmadığını beyanla istinaf talebinde bulunmuştur.
Davalı …………… Anonim Şirketi vekili istinaf dilekçesi ile özetle; davacı yanın onam ve aydınlatmaya ilişkin dava dilekçesinde ve yargılama sürecinde talep ve itirazı bulunmadığını, buna rağmen mahkemece bu hususun göz ardı edilerek aydınlatılmış onam formunun eksikliği gerekçesiyle tazminata karar verilmesinin hatalı olduğunu beyanla istinaf talebinde bulunmuştur.”
Gerekçe:
“Davacı, davalı özel sağlık kurumunda diğer davalı doktor tarafından kendisine hatalı tıbbi tedavi uygulandığı iddiasıyla maddi ve manevi tazminat talebinde bulunmuştur. Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, karar, davalılar vekillerince istinaf edilmiştir.
Taraflar arasındaki ilişkinin/davanın temeli vekalet sözleşmesidir. ………….………..
Yargılama sırasında Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp Bilimleri Ana Bilim Dalı Başkanlığından alınan 20/10/2021 tarihli bilirkişi raporunda özetle; " (...) …………………… operasyon sonrası hastada bir sekel kalmadığı dikkate alındığında; Hastaya konka hipertrofisi ve septum deviasyonu tanısına yönelik yapılan septoplasti, iki taraflı alt konkalara radyofrekans ve konka arka uçlarının kısaltılması ve kısmi uvulektomi ameliyatının endikasyonunun uygun olduğu, ameliyat sırasında yapılan işlemlerin cerrahi” prensiplere ve bilimsel kurallara uygun olduğu, gelişen komplikasyona yönelik verilen tedavilerin uygun olduğu, ameliyatı yapan hekimin tıbbi uygulama hatası bulunmadığı (...)" ifade edilmiştir.
20/10/2021 tarihli rapora itiraz üzerine düzenlenen 04/07/2022 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; ''(...)operasyon sonrası hastada bir sekel kalmadığı dikkate alındığında; Hastaya konka hipertrofisi ve septum deviasyonu tanısına yönelik yapılan septoplasti, iki taraflı alt konkalara radyofrekans ve konka arka uçlarının kısaltılması ve kısmi uvulektomi ameliyatının endikasyonunun uygun olduğu, ameliyat sırasında yapılan işlemlerin cerrahi prensiplere ve bilimsel kurallara uygun olduğu, gelişen komplikasyona yönelik verilen tedavilerin uygun olduğu, ameliyatı yapan hekimin tıbbi uygulama hatası bulunmadığı (...)" beyan edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinde, yukarıda özetlenen bilirkişi raporlarının birbirine paralel olduğu ve raporlarda, doktorun tıbbi uygulama hatası bulunmadığının açıkça tespit edildiği, alınan iki raporun da çelişkiye mahal vermeyecek şekilde doktorun kusurlu olmadığını ortaya koyduğu, davacı vekilinin, dava dilekçesinde, davalı doktorun operasyon öncesinde hastasını olası komplikasyonlar konusunda yeterince bilgilendirmediği yönünde bir iddiasının bulunmadığı, sonradan bu yönde yapılan iddia ve talebin ise iddianın genişletilmesi yasağı(HMK 141 ve 319) kapsamında kaldığı gibi istinaf incelemesinde de bu hususun dinlenemeyeceği (HMK 357/1) anlaşılmakla, ispatlanamayan davanın reddi yerine yanılgılı değerlendirme ve değişik gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmesinde isabet görülmemiştir.
Ne var ki, bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, istinaf olunan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması ve düzeltilerek yeniden karar verilmesi HMK'nın 353/1-b.2 maddesinin hükmü gereğidir.
HÜKÜM : Gerekçesi ve ayrıntıları yukarıda açıklandığı üzere; ……….. -Davalıların istinaf talebinin KABULÜNE, …………… -Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, …….. -Davanın REDDİNE”
3.Emsal İstinaf Mahkemesinin“….davacı vekilinin, dava dilekçesinde, davalı doktorun operasyon öncesinde hastasını olası komplikasyonlar konusunda yeterince bilgilendirmediği yönünde bir iddiasının bulunmadığı, sonradan bu yönde yapılan iddia ve talebin ise iddianın genişletilmesi yasağı(HMK 141 ve 319) kapsamında kaldığı gibi istinaf incelemesinde de bu hususun dinlenemeyeceği” Tespiti İstinaf mahkemesinin Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin kararı ile paralel ve emsal niteliğinde bir karardır. Ve istinaf kararına katılıyoruz.
EMSAL KARARLARDAN ÇIKARILACAK SONUÇLAR;
İlk emsal 13.Hukuk Dairesi kararında temyiz aşamasında iddianın genişletilmesi ve değiştirilmesi kapsamındaki iddialar dikkate alınmış ve olan davanın bozulmasına karar verilmiştir.
İkinci Emsalde ise özetle; “davacı vekilince ilk kez istinaf aşamasında ileri sürülen hastanın onam formunda bu özel durumu açıklayan ve gelişecek komplikasyonları açıklayan bilgi eksikliklerinin mevcut olduğunun belirtildiği yönündeki temyiz itirazının; davacı tarafından yargılama aşamasında ileri sürülmeyen aydınlatılmış onam vakıasının Mahkemece re'sen dikkate alınamayacağı, yargılama aşamasında ileri sürülmeyen hususların temyiz aşamasında da ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle reddinin gerektiği” şeklinde karar verilmesi yerinde ve hukuk adına emsal niteliğindedir.
Paylaşılan emsallerde de görüldüğü üzere hukuk kurallarının uygulanmasında bir yeknesaklık bulunmamaktadır. Oysa hukuk kurallarının uygulanışı Yargıtay ya da İstinaf mahkemelerine göre değişmemeli tüm bileşenlerde güven oluşturacak nitelikte olmalıdır. Mutlaka yüksek yargıda daireler arasında da istikrarlı kararlar olmalı, hakkaniyete ve adalete güven zedelenmemelidir.
AV.ARB.AYŞE ACAR YÜCEL
HANYALOĞLU-ACAR HUKUK BÜROSU