top of page
Ara

Asistan Hekimlerin Hukuki Sorumluluğu


Asistan Hekimlerin hukuki sorumluluğu konusunda mevzuat çok net olmakla birlikte pratikten çok uzaktır. Asistan hekimlerin hastanelerde çalışma şekline baktığımızda eğitim gören konumunda değil bizzat Sağlık Bakanlığının ya da Üniversitelerin yükünü kaldıran konumundadırlar. Yine yürüttüğümüz malpraktis davalarına baktığımızda olayda asistan hekim ve uzman hekim birlikteyse mutlaka dava sonunda karşı karşıya gelmekteler ve davaların olumsuz sonuçlarından mutlaka bir taraf etkilenmektedir. Özellikle Kadın Doğum, Çocuk Hastalıkları, Acil, Ortopedi gibi uzmanlık alanlarında yoğun çalışma şartları sebebiyle asistan hekimlerin acilde ya da poliklinikte gördüğü tüm hastaları uzman hekimlerin görmesi ya da nezaret etmesi filen imkânsız olabilmektedir. Tüm taraflarca bilinen bu durum her şey yolunda gittiği sürece hastane yönetimleri için sorun teşkil etmemektedir.


Asistan hekimlerin hukuki sorumluluğu konusunda çıkarlan genelgelere baktığımızda;


“… Asistanlar eğitim gören konumunda bulunduklarından ve uzman yetkisine sahip olmadıklarından dolayı uzmanlık bilgi ve becerisi gerektiren tıbbi uygulamaları tek başlarına yapmaları uygun değildir.” Şeklindeki düzenlemenin mevcut olduğunu ve asistan hekimlerin yetki ve sorumlulukları açıkça sınırlandırılmıştır. Uzmanlık eğitimi gören bir asistan hekimin, bir hastayı tek başına üstlenebilme yetki ve sorumluluğu yoktur. (https://www.saglik.gov.tr/TR,11036/asistan-calismalari-hakkinda-genelge-201119.html)


Yine ilgili Genelge ile “…Ancak her kurumun asistan eğitimlerini; eğitim görevlisi, başasistan ve uzman sayısına göre planlaması gerekmekte olup bir eğitim görevlisi, başasistan veya uzman birden fazla asistana nezaret edecek şekilde eğitimler organize edilebilecektir. Asistana nezaret eden ilgili eğitim görevlisi, başasistan ve uzmanın bilgisi ve değerlendirmesi bulunmadan hastalara tedavi planlanmayacaktır. Hastalara yapılan uygulamalar ile planlanan tedavilerden, asistana nezaret eden ilgili eğitim görevlisi, başasistan ve uzmanın sorumlu olduğunun hatırlatılmasında fayda görülmüştür.”


Asistan hekimlerin hukuki sorumluluğu bu genelge ile ilgili eğitim görevlisi, baş asistan ve uzmanın sorumlu olacağı şekilde ifade edilmiş olmakla birlikte uygulamada asistanın hasta görürken ya da tedavi uygularken her zaman yanında uzmanının olduğu varsayımı ile hareket edilmektedir. Zaten Asistanın yanın da uzmanı varsa hukuki sorumluluk anlamında kafalarda bir soru işareti oluşmamaktadır. Sorun asistanın tek başına hasta baktığı ya da tedavi uyguladığı durumlarda çıkmaktadır. Genelgelerle asistanın tek başına hasta bakmasını (uzmanlık gerektiren) yasaklayarak fiili durumu yok sayamayız. Nitekim idareler, hekimler, sağlık çalışanları hatta hastalar dahi bu durumu bilmektedir. İdareler asistan hekimlerin tıbbi müdahaleleri sebebiyle açılan malpraktis davalarında tazminat ödediklerinde Sağlık Bakanlığının zarara uğratıldığından bahisle ya uzman hekime ya da asistan hekime rücu davası açmaktadır. (https://www.hanyaloglu-acar.av.tr/saglik-hizmetinin-olumsuz-sonuclarindan-sadece-hekim-mi-sorumludur/)


T.C. Sağlık Bakanlığı Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü’nün 22/03/2011 tarihli ve 12894 sayılı 2011/19 Nolu Genelge.

Asistan hekimlerin sorumluluğu İş bu genelgede daha ayrıntılı ele alınmış hatta uygulamada asistan hekimlerin ve pratisyen hekimlerin uzmanlık gerektiren uygulamaları yaptıkları ifade edilerek yapılması gerekenler sıralanmıştır. Ancak asistan hekimlerin yetiştirilme koşullarının ve uzman hekim sayısının yeterliliği sağlanmadan yani idarenin organizasyon sorumluluğunun gereği yapılmadığı sürece sürekli olarak yeni genelgelerin çıkarılması kaçınılmaz olacaktır. Ve bu durumun mağdurları da yine hekimler olacaktır. İş bu genelge ile;


“Hal böyleyken Yüksek Sağlık Şurasına intikal eden dosyalardan, tıpta uzmanlık eğitimi verilen bazı kurumlarda tıpta uzmanlık öğrencilerinin ve diğer sağlık kurumlarında pratisyen tabiplerin, eğitim sorumlularının ve ilgili uzmanların nezareti olmaksızın uzmanlık bilgi ve becerisi gerektiren uygulamalarda ve müdahalelerde bulundukları anlaşılmaktadır. Bu durum, yukarıda belirtilen Anayasa, kanun ve yönetmelik hükümlerine göre hukuka aykırı bulunduğu gibi hizmetin mahiyeti ve hasta güvenliği bakımından da kabul edilemez niteliktedir.


Ayrıca, uzmanlık bilgi ve becerisi gerektirmeyen ve genel olarak pratisyen tabiplerin ve bu kapsamda uzmanlık öğrencilerinin yaptıkları bazı iş ve işlemlerin ilgili uzmanlar adına kayıtlara geçirildiği yönünde bilgiler de alınmaktadır. Bu durum gerçeğe aykırı belge düzenlemek niteliğindedir ve Türk Ceza Kanunu bakımından “resmi evrakta sahtecilik” suçunu oluşturmaktadır.


Bu itibarla, kaliteli sağlık hizmetine erişim hakkının ve hasta güvenliğinin korunması, hekimlerimizin ve kurum yöneticilerinin herhangi bir sorumluluklarının doğmaması, oluşabilecek mağduriyetlerin önlenmesi, ayrıca uzmanlık öğrencilerinin ve pratisyen tabiplerin en iyi şekilde yetişmelerinin temini bakımından, uzmanlık bilgi ve becerisi gerektiren her türlü müdahale ve tıbbi uygulamaların mutlaka ilgili eğitim sorumlusu veya uzman sorumluluğunda ve nezaretinde yapılması gerekmektedir.”


Ancak sahada bir uzman hekimin fiili olarak bakmasının imkânsız olduğu hasta sayılarının olduğu, hasta bakan asistan hekimlerin ve uzman hekimlerin büyük fedakarlıklarla çalıştığı herkesin bildiği bir gerçektir. Ayrıca acillerde binin üzerinde hasta bakıldığı ve tek uzman ve asistanlarla bu hastaların muayene edildiği hatta hekimlerin çok yerinde bir şekilde dilekçe ile idarelere başvurup fiili olarak hastanede tek başına asistan hekimlerin de hasta gördüğü, kendilerinin bu hastaları görme imkanlarının bulunmadığı, olası malpraktis davalarından korunmak için uzman sayısının artırılması aksi halde asistanları gördüğü hastalardan asistanların ve kendisinin sorumlu tutulamayacağı şeklinde dilekçeler verilmektedir.


Asistan hekimlerin hukuki sorumluluğunun yanında Uzman Hekimlerin de hukuki sorumluluğunun oluşabileceği gerçeğinden hareketle fiili çalışma şartlarının ileride idarenin rücusunda kullanmak üzere belgelendirilmesinde fayda bulunmaktadır. Maalesef Sağlık hizmetinin organizasyonu, düzenlenmesi ve denetlenmesinden idareler sorumlu olmasına rağmen malpraktis davaları sebebiyle ödenen tazminatlar asistan/uzman hekimlere rücu edilmektedir.


Uygulamalardan uzak genelgelerin ve malpraktis davalarının hekimler üzerinde büyük baskı oluşturması sebebiyle uzman hekimlerin kendilerini korumak için asistan hekimlere vaka vermesi konusunda çekingen davranabilecekleri, kısıtlı iş verecekleri unutulmamalıdır. Ancak toplum olarak Pandemiden dahi ders almadığımız gibi teşekkür etmek yerine sağlık çalışanlarına yönelik şiddet ve dava baskısı devam etmektedir. Oysa Dava baskısı ortadan kaldırılarak asistanların iyi yetiştirilmesi sağlanmalı, geleceğe yatırım yapılmalıdır. Unutulmamalıdır ki ülkemizin iyi yetişmiş uzman hekimlere her daim ihtiyacı bulunmaktadır.


29.09.2020


ARB.AV. AYŞE ACAR YÜCEL


HANYALOĞLU-ACAR HUKUK BÜROSU




bottom of page