Anayasa Mahkemesi, arabuluculuk toplantısına katılmayan tarafın yargılama giderlerinden sorumlu tutulması yönündeki maddeyi Anayasa’ya aykırı buldu. Tüketici ve Ticaret Mahkemelerinde görülen tıbbi malpraktis davaları da zorunlu arabuluculuk süreçlerine dahil olduğundan bu düzenleme hekimleri de etkileyecektir. 18 Nisan 2024 tarihinde Resmi Gazetede yayınlanan Anayasa Mahkemesi’nin 2023/160 Esas, 2024/77 Karar nolu kararını ve gerekçelerini inceleyeceğiz.
Çorum Tüketici Mahkemesi, 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu'nun 18/A maddesinin 11. fıkrasındaki düzenlemenin Anayasa'nın 13. ve 36. maddelerine aykırı olduğu iddiasıyla iptalini talep etmiştir. Bu düzenleme, “arabuluculuk toplantısına katılmayan tarafların arabuluculuk sürecinde yargılama giderlerinden tamamen sorumlu tutulmalarını ve vekalet ücretlerinden mahrum bırakılmalarını” öngörmektedir. Anayasa Mahkemesi'nin inceleyeceğimiz kararında, hukuki düzenlemelerin temel hak ve özgürlüklerle uyumlu olması gerektiğinin altını çizerken, arabuluculuk sürecinin işlevselliği ve adalet sistemi üzerindeki etkileri açısından önemlidir. Kararda yer alan gerekçeleri özetle aktarmak isteriz.
Mülkiyet ve Mahkemeye Erişim Hakları:
Anayasa'nın 35. maddesi, herkesin mülkiyet ve miras haklarını güvence altına alır. Bu maddede belirtilen koruma, ekonomik değeri olan tüm mal varlıklarını kapsar ve yargılama giderleri bu kapsamda değerlendirilebilir. İncelenen düzenleme, arabuluculuk sürecine katılmayan tarafların ağır mali yüklerle karşı karşıya kalmasına neden olmakta ve Anayasa'nın mülkiyet hakkını ihlal etmektedir.
Adil Yargılanma Hakkı ve Mahkemeye Erişim:
Anayasa'nın 36. maddesi, her bireyin adil yargılanma hakkına sahip olduğunu belirtir. Arabuluculuk sürecine katılmayan tarafın, yargılama giderleri ve vekalet ücretleri açısından ağır yaptırımlarla karşılaşması adil yargılanma ve mahkemeye erişim haklarını sınırlamaktadır. Anayasa Mahkemesi, bu düzenlemelerin bu temel haklara orantısız sınırlamalar getirdiğini ve bu durumun Anayasa ile bağdaşmadığını belirtmiştir.
Ölçülülük İlkesi:
Anayasa'nın 13. maddesi, temel hak ve özgürlüklerin ancak ölçülülük ilkesine uygun olarak sınırlanabileceğini ifade eder. İptali talep edilen düzenlemenin, geçerli bir mazeret göstermeksizin arabuluculuk toplantısına katılmayan taraf aleyhine doğuracağı sonucun, Anayasal ölçülülük ilkesiyle de bağdaşmadığı belirtilmektedir. Özellikle, tamamen haklı bulunan bir kişiye bile ağır maddi yüklerin yüklenmesi, hukuki dengeyi bozucu ve orantısız bulunmuştur. Anayasa Mahkemesi, bu yükümlülüklerin öngörülebilir, belirli ve adil olmadığını; dolayısıyla hukuk devleti ilkesine aykırı düştüğünü vurgulamıştır.
Yargısal Denetim ve Hukuki Düzenlemeler:
Anayasal düzenlemeler, arabuluculuk gibi alternatif uyuşmazlık çözüm yollarının etkinleştirilmesini, yargı süreçlerinin hızlandırılması ve daha etkin hale getirilmesini amaçlar. Bu çerçevede, arabuluculuk sürecine zorunlu katılım ve bu sürece katılmama durumunda ortaya çıkan mali yükümlülükler, devletin yargı hizmetlerini verimli bir şekilde sağlama yükümlülüğü ile uyumlu görüldüğü de ifade edilmekte birlikte, yargısal denetimin önemi ve yasal düzenlemelerin hukuk devleti ilkelerine uygun olması gerektiği vurgulanmıştır. Yasal düzenlemelerin açık, net ve uygulanabilir olması gerektiği, aynı zamanda bireylerin haklarını koruyucu önlemler içermesi gerektiği belirtilmiştir. İptal kararında, mevcut düzenlemelerin bu kriterleri karşılamadığı, dolayısıyla hukuki güvenlik ilkesine zarar verdiği sonucuna varılmıştır.
Sonuç:
Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararı, arabuluculuk sürecinin yasal çerçevesinin bireylerin temel haklarıyla olan uyumunu sağlama zorunluluğunu açıkça ortaya koymaktadır. Arabuluculuk sürecinin etkinliğini artırma amacını taşırken, bireylerin haklarını orantısız şekilde sınırlandırmamayı hedeflemesi gerektiğini altı çizilmiştir. Bu dengelerin korunması, yargı süreçlerinin adaletli ve etkin işlemesi için kritik önem taşımaktadır.
20.04.2024
Arb. Av. Ayşe Gül HANYALOĞLU