Hastaya uygulanan penisilin türevi ilaç neticesinde oluşan anafilaktik reaksiyonun komplikasyon olduğu bu sebeple ilacı uygulayan sağlık çalışanı ve hekime kusur atfedilememesi yönündeki karar, Danıştay 15. Hukuk Dairesi tarafından aydınlatma eksikliği nedeniyle bozulmuştur. Danıştay 15. Daire 2016/2124 E – 2017/665K 14.2.2017 tarihli bu ve benzer nitelikli kararları hasta aydınlatması ve rıza belgesi konusunda içtihat halini almıştır.
Dava konusu özetle şöyledir: Hasta nefes darlığı, bacaklarında şişlik yakınması nedeni başvuruda bulunmuş, kardiyoloji kliniği yatışı yapılmıştır. Her iki alt ekstremitede var olan ödem ve kızarıklığın devam etmesi ve ısı artışının başlaması üzerine selülit ön tanısıyla tedaviye başlanmış, öncesinde ilaç alerjisi olmadığı teyit edilerek, doktor gözetiminde hemşire tarafından sulbaktam ampisilin test dozunun yapılarak ilaç (Duocid) uygulanmıştır. Bir dakika içerisinde ilk müdahale yapılmış entübe edilerek yoğun bakım ünitesinde takip edilmiş ancak kranial MR incelemesinde hipoksik bulguların olduğunun saptanmış, bellekte %90 oranında özür meydana gelmiştir.
Adli Tıp Kurumu tarafından yapılan incelemede; “penisilin grubu ilaçlara karşı alerji hikayesi olmayan kişilerde alerji için rutin deri testi önerilmemekle birlikte allerjik reaksiyonların deri testi negatif olanlarında, daha önceki kullanımlarında olmayıp sonra gelişebileceğinin tıbben bilindiği, penisilin grubu ilacın intravenöz (karın bölgesine değil) uygulanmasına bağlı gelişen anaflaktik reaksiyonun her türlü özene rağmen oluşabilen herhangi bir tıbbi ihmal ve kusura izafe edilemeyen komplikasyon olarak nitelendirildiği, komplikasyon yönetiminin tıp kurallarına uygun gerçekleştirildiği, kardiyomyopatinin bir kısmının kısmen veya tamamen düzelebileceğini tıbben bilindiği, kişinin sonraki takiplerinde yapılan tetkiklerde kalp atım fonksiyonunun (ejeksiyon fraksiyonu) normal seyretmesinin kişide gelişen söz konusu kardiyomyopatinin düzeldiğinin anlaşıldığı cihetle, ilgili sağlık personellerine atfı kabil bir kusur tespit edilmediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Ancak Danıştay 15. Daire vermiş olduğu kararda AİHM’nin (Codarcea/Romanya, No. 31675/04, 2 Haziran 2009) kararına atıfta bulunmuş ve aydınlatma yükümlülüğün ihlal edildiğini gerekçe göstererek kararı bozmuştur.
Bozma kararında; ….. Alerji yapabileceği bilinen ilaçların verilmesi durumunda, hastaya muhtemel sağlık geçmişinin sorulması, tedavi, fiziksel bütünlükle ilgili tahmin edilemez olası bir risk taşıdığında, hekimlerin, hastalarını aydınlatarak rıza göstermelerine imkân sağlayacak şekilde kendilerini önceden bu tedavi hakkında bilgilendirmeleri gerekmektedir…şeklinde görüş belirtilmiştir.
Danıştay bozma kararında ayrıca hemşire gözlem notu ile hasta epikrizi arasındaki çelişkilere dikkat çekmiştir. “…..Dosyanın incelenmesinden, İdare Mahkemesince, tedaviyi düzenleyen ve uygulayan sağlık ekibinin, anamnez çerçevesinde kendi sağlık geçmişi hakkında hastaya ya da yakınlarına soru sormadığı, ilgiliyi penisilin tedavisinin muhtemel risklerine dair bilgilendirmediği ve yürürlükte olan mevzuat ve düzenlemeye rağmen hastanın rızasını almadığı yönünde davacı tarafça ileri sürülen başlıca iddiaların ele alınmadığı görülmektedir. ……hasta dosyanın incelenmesinden, 25.03.2010 tarihli epikrizde; “…selülit ön tanısıyla, öncesine dair ilaç alerjisi olmadığı tekrardan teyit edilerek sulbaktam ampisilin öncelikle doktor gözetiminde hemşire hanımca test dozu yapıldı. Test dozuna müteakip geçen 30 dakika içerisinde herhangi bir sıkıntı saptanmayan ve şikâyeti olmayan hastaya, test sonucu menfi kabul edilerek 1gr 2×1 iv başlandı. İlk dozun yapılmasını müteakip kızarıklığı ve kaşıntısı belirlenmesi üzerine hemşire hanım tarafından derhal tarafımıza haber verildi…” tespiti yer almakta iken, Hemşire Gözlem Notunda; saat 10:00 hastaya Duocid test dozu yapıldı. Test (-) H.Ö. saat 11:20 duocid 1 gr iv yapıldıktan hemen sonra anaflaksi gelişti. Hastada kaşıntı ve kızarıklık gelişince hastaya 1 amp Avil, 40 mg Dekort, 1 amp Adrenalin yapıldı…” tespiti yer almaktadır. Hemşire gözlem notunda doktora danışılarak yapılan işlemlerin yanına ilgili doktorun adı da yazılmak suretiyle kayıt tutulduğu, doktorlar tarafından düzenlenen epikrizde hastaya doktor gözetiminde test dozunun uygulandığı belirtilmesine rağmen hemşire gözlem notunda testin doktor gözetiminde yapıldığına ilişkin bir kaydın bulunmadığı görülmektedir.
Ayrıca epikrizde hastaya test dozunu müteakip 30 dakika içinde herhangi bir şikayeti bulunmayan hastaya intravenöz penisilin enjekte edildiği belirtildiği halde, hemşire gözlem notunda saat 11:20 de hastaya 10:00 tedavilerinden Duocid 1 gr iv yapıldıktan hemen sonra anaflaksi geliştiği notu bulunduğu ve nottaki 11:20 ibaresinde gözle görülür bir düzeltmenin olduğu, epikriz ile hemşire gözlem notundaki bilgilerin tutarlı olmadığı ve birbirleriyle çeliştiği, hastanın penisilin alerjisine ilişkin öyküsünün alındığına ve hastanın penisilin uygulaması sonrası gelişebilecek muhtemel risklere ilişkin bilgilendirildiğine ilişkin bir kayıt bulunmadığı görülmektedir. Hemşire gözlem notu ile hasta epikrizi arasındaki çelişkiler ile hastanın penisilin alerjisi geçmişine ilişkin hasta öyküsünün alındığına ilişkin kayıtların ve hastanın penisilin uygulamasının olası risklerine ilişkin bilgilendirildiğine ilişkin kayıtların sunulamamasının, sunulan kamu hizmetinin kötü işlediğini ve ortada bir hizmet kusurunun bulunduğunu gösterdiğinden davacıların bu olay nedeniyle maruz kaldıkları manevi elem ve ızdırabı giderecek şekilde olayın meydana geliş şekli de dikkate alınarak hakkaniyete uygun bir manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, manevi tazminatın reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” şeklindeki görüş ile bozma kararı verilmiştir.
Sonuç olarak; penisilin grubu ilaç uygulanmasına bağlı gelişen anafilaktik reaksiyon her türlü özene rağmen oluşabilen komplikasyon olarak nitelendirilse de penisilin tedavisinin muhtemel risklerine dair hastanın bilgilendirildiğine ve rızasının alındığına dair belgenin sunulamaması tazminata sebep olmaktadır. Ayrıca hasta kayıtlarındaki çelişki sağlık hizmetinin gereği gibi yerine getirilmediği sonucunu doğurmaktadır.
28 Haziran 2020
Av. Ayşe Gül HANYALOĞLU
HANYALOĞLU-ACAR HUKUK BÜROSU