Sağlık hukukunda hastanelerin organizasyon sorumluluğu ve malpraktis davalarında #kusurpaylaşımı konusu uygulamada tek bir dava süreci ile sonuçlandırılamamakta uzun yıllar devam eden davaların ardından ödenen tazminatlar hekimlere rücu edilmekte ve hekim ikinci bir dava süreci yaşamaktadır. Kamusal bir hizmet olan sağlık hizmetinin yürütülmesi esnasında zarar gören hasta ya da yakınları tarafından açılan davalarda hedefte sadece hekimin olduğu gözlemlenmektedir. Oysa hekimlere karşı açılan davaların %80’ninde hekimlerin herhangi bir kusuru olmadığı görülmektedir. Bu yazımızın amacı %20 içerisinde yer alan ve hekim aleyhine sonuçlanan tazminat davalarında da tedavi sürecinde yer alan yardımcı sağlık çalışanlarının sorumluluğunun ve hastane organizasyon sorumluluğunun yeterince dikkate alınmamasının hekim aleyhine hukuka aykırı sonuçlar doğurduğuna dikkat çekmektir.
Sağlık hukukunda hastanelerin organizasyon sorumluluğu ve malpraktis davalarında #kusurpaylaşımı nın adil bir şekilde yapılmadığı hastanelerin tüm zararlarını hekimler ve hekimlerin zorunlu hekim sigortası (TKUİZMSS) üzerinden karşılamaya çalıştıkları görülmektedir. Rücu davalarına bakıldığında hekimler sadece kendi tıbbi müdahalelerinin standartlara uygunluğu ile değil diğer sağlık personellerinin (enjeksiyon vs) ve idarenin kusurlu davranışları (Acil tıp hekimini yenidoğan hastalarına bakmak zorunda bırakmak, eksik teçhizat, yetersiz sağlık personeli, yabancı cisim unutma, sevk zincirinde hata, 112 uygulamaları sonrası gelişen durumlar, hastanede uzman eksiği ve icap sistemindeki aksaklıklar vb.) sebebiyle de rücu davalarında yorucu ve hakkaniyetten uzak bir süreç yaşıyorlar.
Sağlık hukukunda hastanelerin organizasyon sorumluluğu ve malpraktis davalarında kusur paylaşımı konusunda Sağlık Bakanlığı, Üniversiteler ve Özel Hastaneler ödemiş oldukları tazminatın tamamını haksız olarak hekime rücu etmektedirler. Oysa sağlık hizmeti tek başına hekim tarafından yürütülen bir hizmet olmayıp yapısı gereği, tüm sağlık personelinin koşulsuz mesleğinin gerektirdiği standartlara uygun davranacağının kabulünü gerektiren ve içerisinde güven barındıran büyük bir organizasyondur. Hasta, hastaneye giriş yaptığı andan itibaren birçok farklı meslek grubuna mensup sağlık çalışanından hizmet almaktadır. Ancak uygulamada hekimler ile diğer sağlık çalışanlarının ekip içerisindeki birincil ve ikincil sorumluluk alanlarının tespit edilememesi ve tüm olaylarda payı olması gereken hastane organizasyon sorumluluğunun yeterince dikkate alınmaması sorumluluk sınırının hukuka uygun şekilde belirlenmesine engel olmaktadır.
Oysa meydana gelen bir zararın sorumlusunun ya da sorumlularının belirlenebilmesi için, zararın meydana geldiği tıbbi uygulamaya katılmış bütün sağlık personelinin ayrı ayrı sorumluluk alanlarının ve görev tanımlarının belirlenmiş olması ve hastane organizasyonunun sonuca katkısı irdelenmelidir.
Nitekim sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde yer alan farklı meslek grupları arasında, içerisinde hiyerarşi de barındıran ekipler dikey güven ilişkisi içerisinde çalışan ekiplerdir. Hekim ile hemşire arasındaki ilişki dikey ekip ilişkisine örnek verilebilir. Aynı hiyerarşik seviyeden, farklı uzmanlık alanlarının bir araya gelmesi ile oluşan, belirli bir tedaviyi ya da cerrahi müdahaleyi uygulamak için kurulan geçici ekipler ise yatay ekipleri oluştururlar. Konsültasyon yatay ekip ilişkisinin en bariz örneğidir.
Sağlık hukukunda hastanelerin organizasyon sorumluluğu ve malpraktis davalarında kusur paylaşımı konusuna en güzel örnek Ameliyathane Ekibinin Hukuki Sorumluluğu ve Yabancı Cisim unutulması;
Ameliyathane ekibinin her üyesinin ayrı ayrı sorumluluğu vardır. Ekip halinde yürütülen tıbbi müdahalelerde sorumluluğun tespitinde öncelik ekip üyesinden beklenen, birincil sorumluluğunu dikkat ve özenle yerine getirmesidir. Bir ekip üyesi eğer ikincil sorumluluğu olan denetim ve gözetim sorumluluğunu asıl iş olarak kabul eder ve birincil, asıl sorumluluğunu yapamaz hale gelir ise (doktor için ameliyatı bırakıp #spanç saymak gibi) burada başarılı bir ekip çalışması ve güven ilişkisinden söz etmek mümkün olmaz. Bir doktor birincil sorumluluğunu dikkat ve özenle yerine getirirken diğer sağlık personelinin de görevini dikkat ve özenle yerine getirdiğine güven duyarak hareket edebilmelidir.
Hekimin ameliyat sonunda gerekli sayımların yapılıp yapılmadığını sorgulaması, sayımların tam olduğu cevabını alması üzerine cerrahi alanı kontrol ettikten sonra ameliyat bölgesini kapatması durumunda gerekli dikkat ve özeni gösterdiğinin kabulü gerekir. Pratikte sağlık hizmetini sunan yatay veya dikey ekiplerin tıbbi müdahaleler sırasında hastalara vermiş oldukları zarar sebebiyle hastane tarafından ödenen tazminatların, hekimlere hukuka aykırı bir şekilde rücu edildiği görülmektedir. Zira dikey ve yatay hiyerarşik yapı ile sağlık hizmet sunumu gerçekleştirirken taraflar bir diğerine güvenmek sorundadır ve malpraktis davalarında rücu konusuna güven İlkesi üzerinden bakılmalıdır.
Hekime Rücu Aşamasında Yapılan Hatalar;
Sağlık hizmetini sunan ekip üyelerinin ayrı ayrı kusur oranları belirlenmeden hekimlere rücu edilmesi sık görülen hatalar arasındadır.
“Müştereken ve müteselsilen” tahsili talepli dilekçe ile açılan rücu davalarının hukuka uyarlığı yoktur. Zira rücu davalarında sorumlular arasında teselsül hükümleri uygulanmaz
Hastanenin (idarenin) #bölüşükkusur niteliğindeki organizasyondan kaynaklanan sorumluluğu göz önünde bulundurulmadan ödenen tazminatın tümünün sağlık çalışanlarına rücu edilmesi hukuka aykırıdır.
Rücu davalarında kural, kişilerin kusurları oranında sorumlu tutulmalarıdır. Hukuki sorumluluk kusurun yoğunluğuna göre belirleneceğinden hastaya tıbbi müdahalede bulunan her bir sağlık personelinin ve idarenin kusur oranının ayrı ayrı değerlendirilmesi hususu önem taşımaktadır.
Sağlık hukukunda hastanelerin organizasyon sorumluluğu ve malpraktis davalarında kusur paylaşımı amacı ile açılan rücu davalarında idarelere unutturulmaması gereken husus yatay ve dikey ekip üyeleri arasında iş bölümünü organize eden, ekip üyelerini liyakat yolu ile seçmesi gereken hastane idareleridir. Güven ilişkisi ekip çalışmasının temelidir ve bu sebeple ekip halinde yürütülen tıbbi müdahaleler sebebiyle ödenen tazminatlar sağlık çalışanlarına rücu edilmemelidir kanaatindeyiz. Hekimlerin üzerinde sürekli malpraktis iddiasından kaynaklı dava baskısı yetmiyormuş gibi üstüne kendi kurumları tarafından açılan rücu davaları yıkım etkisi yaratmaktadır. Beğenilmeyen her sonucun hekim hatası olarak görülmesinin getirdiği bıkkınlıkla hekimler riskli branşlardan uzaklaşmakta ya da “Defansif Tıp” a yönelmektedir. Hekimlere Rücu işlemi yapılırken sağlık çalışanları üzerindeki etkisi düşünülmeli ve hizmet sunumu için sağlık çalışanlarına sunulan çalışma ortamının yeterliliği üzerlerine verilen yükün ağırlığı düşünülerek hakkaniyetli rücu kararları verilmelidir.
11.04.2018
Arb.Av.Ayşe ACAR YÜCEL
HANYALOĞLU&ACAR HUKUK BÜROSU
¹Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2014/9407 E. 2015/2052 K. Sayılı kararında;“ Rücu davasında sorumlular arasında teselsül hükümleri uygulanamaz. Davalılar iç ilişki bakımından ancak kusurları oranında sorumludur.”
²Yargıtay 4. Hukuk Dairesi’nin 2014/9407 E. 2015/2052 K. Sayılı kararında;“ Dava konusu olay, tıbbi müdahalelerden kaynaklanmaktadır. Tıbbi işlemlerin salt bu niteliği nedeniyle bünyesinde mevcut olan zarar ihtimali; davalıların eylemlerinden kişisel bir yarar sağlamamaları ile Davacının da bölüşük kusur niteliğindeki tutumu göz önünde bulundurulmak suretiyle ve BK.’nun 43-44 maddeleri uyarınca zarar miktarından takdir edilecek oranda bir indirim yapılması gerekir”