top of page
Ara

Ses Kaydı Alınmasının Kişisel Veri İhlali Bakımdan İncelenmesi


İzinsiz ses kaydı alınması
Ses Kaydı Alınması ve Kişisel Veri İhlali

Güvenlik kamerası ile görüntü alınması sırasında, ses kaydının da almasının kişisel veri ihlali olduğu iddiası KVKK Kurumu’na yapılan bir başvuru ile incelenmiştir. Yapılan şikâyet üzerine Kişisel Verileri Koruma Kurulunun vermiş olduğu 12/03/2020 tarihli, 2020/212 sayılı “ses kayıt özelliği bulunan #güvenlikkamerası kullanılması” başlıklı kararını inceleyeceğiz.


Şikâyet konusu:


Bir kamu kurumunun, ses kayıt özelliği bulunan güvenlik kamerası kullanılmasının, kişisel veri işleme faaliyetine aykırı olduğu iddiasına dayanmaktadır.


KVKK Kurulu’nun İncelemesi:


Sesli kamera kaydının hukuka uygun bir kişisel veri işleme faaliyeti olarak değerlendirilebilmesi için Anayasada belirtilen temel hak ve özgürlüklerin sınırlanmasında gözetilmesi gereken ilkelere uygun olması gerekmektedir. Bu kapsamda söz konusu kayıt ile beklenen faydanın ses kaydı olmaksızın görüntü kaydı ile elde edilebileceği hallerde ses kaydının da yapılması, gerçekleştirilecek kişisel veri işleme faaliyeti ile ulaşılmak istenen amaç arasındaki dengenin bozulmasına yol açacağından “ölçülülük ilkesine” aykırılık teşkil edecektir


Dolayısıyla, görüntü kaydı ile birlikte ses kayıt sisteminin de kullanılmasının sadece görüntü kaydına göre çok daha müdahaleci olacağı açıktır. Diğer taraftan, kameralar vasıtasıyla görüntü ile birlikte ses kaydı yapılması, bireylerde her açıdan gözetim altında tutuldukları endişesi yaratabilecek olup, kişilerin kamusal alanda bile özel bir kısım diyaloglarının ya da yaşantı kesitlerinin bulunabileceği de dikkate alındığında bu yönde bir uygulamanın hakkın özüne zarar vereceği değerlendirilmektedir. Keza güvenlik amacıyla kamu kurumunun halk girişine, ihtiyaç bulunduğu belirtilerek ses kaydı yapan kameraların konulması, benzer nitelikteki her türlü ortam açısından da gerekli olduğu yönünde genel bir değerlendirmeye neden olabileceğinden, kişisel verilerin korunması hakkına yönelik oldukça geniş nitelikte bir istisna oluşturabilecektir, bu hususun da hakkın özüne zarar vereceği değerlendirilmiştir.


KVKK Kurulu’nun Hukuki Tespitleri:


Kişisel Veriler Kanunun 4. maddesinde bahsedilen kişisel verilerin “belirli, açık ve meşru amaçlar için işlenme” ilkesinde amacın meşru olması; veri sorumlusunun işlediği verilerin, yapmış olduğu iş veya sunmuş olduğu hizmetle bağlantılı ve bunlar için gerekli olması anlamına gelmektedir. Bir diğer önemli ilke olan “işlendikleri amaçla bağlantılı, sınırlı ve ölçülü olması” ilkesine göre, işlenen veriler belirlenen amaçların gerçekleştirilmesine elverişli olmalı, amacın gerçekleştirilmesiyle ilgili olmayan veya sonradan ortaya çıkması muhtemel ihtiyaçların karşılanmasına yönelik veri işleme yoluna gidilmemelidir. Burada önemli olan, amacı gerçekleştirmeye yönelik yeterli verinin temin edilmesi, bunun dışındaki amaç için gerekli olmayan verilerin işlenmesinden kaçınılmasıdır. Ölçülülük ilkesi ise; veri işleme ile gerçekleştirilmesi istenen amaç arasında makul bir dengenin kurulması yani veri işlemenin, amacı gerçekleştirecek ölçüde olması demektir. Bu kapsamda kişisel verilerin korunması hakkı, Anayasanın “Özel hayatın gizliliği” başlığı ile hüküm altına alınmıştır. Anayasa 13 uyarınca; bir temel hak ve özgürlüğün sınırlandırılmasının söz konusu olduğu hallerde; hakkın özüne dokunulmaması ve sınırlamanın Anayasanın sözüne, ruhuna, demokratik toplum düzenine, laik Cumhuriyetin gerekleri ile ölçülülük ilkesine aykırı olmaması gerekmektedir.


Değerlendirme:


Bu açıklamalardan da anlaşılacağı üzere, temel anayasal haklar arasında olan “kişisel verilerin korunması” hakkının sınırlandırılması, demokratik bir toplumda ancak gereklilik ve ölçülülük ilkesine uygun olması ile mümkündür. Devlet’in de bu tür hakları ortadan kaldıracak veya bu haklara ölçüsüz müdahale teşkil edecek tutumlardan kaçınması gerekmektedir. Dolayısıyla, kişisel verilerin korunması hakkını “sınırlayan hükümlerin”, hakkın kullanımını ciddi surette güçleştirip amacına ulaşmasını engelleyecek ve etkisini ortadan kaldıracak şekilde geniş değil, aksine Anayasal bir hakkın sınırlandırmasının “istisna” olduğu bilinci ile dar yorumlanması gerekmektedir.


Av. Ayşe Gül Hanyaloğlu

HANYALOĞLU-ACAR HUKUK BÜROSU



bottom of page