top of page
Ara

Diş Hekimliğinde Malpraktis Davalarının İncelenmesi


Diş hekimi sorumluluğu , diş doktoruna tazminat davası
Diş Hekimliğinde Malpraktis Davaları

Mevzuatımızda “diş hekimi, insan sağlığına ilişkin olarak, dişlerin, diş etlerinin ve bunlarla doğrudan bağlantılı olan ağız ve çene dokularının sağlığının korunması, hastalıklarının ve düzensizliklerinin teşhisi ve tedavisi ve rehabilite edilmesi ile ilgili her türlü mesleki faaliyeti icra etmeye yetkilidir.“ şeklinde tanımlanmıştır. (1219 sayılı Tababet Ve Şuabatı San'atlarının Tarzı İcrasına Dair Kanun madde 29)

Diş hekimleri, ağız ve diş sağlığında verdikleri bu tedavi hizmeti sırasında hastalarına karşı yükümlülükler taşırlar. Diş hekiminin, hatalı tıbbi işlemi neticesinde hastanın zarar görmesi halinde, tıbbi malpraktis davası açılabilir ve tazminat kararı verilebilir. Bu yazıda, diş hekimliğinde malpraktis nedenleri, olası önlemler ve yargı kararları hakkında kısaca bilgi verilmektedir.


Diş Hekimliğinde Malpraktis Vakaları

Diş hekimliğinde malpraktis, yanlış teşhis, yanlış tedavi, hatalı implant uygulamaları, yanlış dozaj ve ilaç kullanımı gibi birçok farklı şekilde ortaya çıkabilir. Bu tür hatalı uygulamalar sonucunda hastanın ağrı, enfeksiyon, diş kaybı, çene kemiği erimesi, sinir hasarı gibi ciddi sağlık problemleri yaşaması mümkündür. Örneğin, diş hekimi, hastanın dişlerini çekerken, yanlış dişi çekebilir veya diş kökünü zarar verebilir. Ayrıca, implant ve protez uygulamasındaki hata nedeniyle hasta zarar görebilir, kullanılan anestezi yönteminde hata olabilir, hatalı bir tedavi yöntemi uygulanması sonucu hastanın dişlerinde hasar oluşur ve hasta tedavi ile amaçlanan şekilde sağlığına kavuşamaz. Bu gibi durumlarda, hekim ve sağlık kuruluşu hakkında malpraktis davası açılabilir ve yargı kararı verilebilir.


Diş Hekimliği Malpraktis Nedenleri

Diş hekimliğinde malpraktis nedenleri arasında, hastanın tıbbi geçmişi hakkında yeterli bilgi toplanmaması (eksik anemnez), ekipmanların sterilizasyonunun yeterince sağlanmaması, uygun tedavi planı belirlenmemesi, tedavi öncesi hastanın yeteri kadar aydınlatılmaması ve yazılı onamı alınmadan tedaviye başlanması gibi hususlar sayılabilir.

Diş hekiminin uygulayacağı tedavi yöntemi konusunda yeterli deneyim ve eğitime sahip olmaması, işlem öncesinde uygun şekilde hazırlık yapmaması, komplikasyonlara yönelik gerekli tedbirleri almaması da malpraktis nedenleri arasında yer almaktadır.


Diş Hekimliğinde Malpraktis Yargı Kararları

Diş tedavisinin türüne bağlı olarak hasta ile hekim arasındaki ilişkinin hukuksal boyutu farklılık gösterir.


Eser Sözleşmesine İlişkin Açıklamalar

Diş tedavisinde, protez ve estetik uygulamalar gibi bazı tedaviler eser sözleşmesi kapsamında değerlendirildiğinden, diş hekimi tarafından hastaya taahhüt edilen sonuçların karşılanıp karşılanmadığı dikkate alınacaktır.

Yargıtay’ın yerleşik içtihatlarında “diş tedavilerine bağlı olarak ortaya çıkan zararların tazmini davaları, eser sözleşmesinden kaynaklı tazminat davası olarak” değerlendirilmektedir.

İnceleyeceğimiz Yargıtay 3. Hukuk Dairesi, E. 2015/19891 K. 2016/13962 T. 06.12.2016 sayılı kararında ele alınan dava; alt protezlerin implantlarıyla beraber çıkması, implant uygulaması sonrasında hastanın çenesinde ağrı ve rahatsızlık hissetmesi ve rahatsızlığının giderilememesi sebebiyle açılan bir davadır.

Mahkeme, davacının ağız hijyenine dikkat etmemesi sebebiyle alt çenesindeki dişlerin döküldüğü gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ve hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yargıtay temyiz incelemesinde; "… Taraflar arasındaki akdi ilişki, TBK'nın 470 (BK. m. 355) ve devamı maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Davada, BK’nun 355. vd. maddelerinde yer alan eser sözleşmesi gereğince maddi ve manevi tazminat talep edilmektedir.

Sözleşme ilişkinin eser sözleşmesi olarak konumlandırılması neticesinde; işin uzmanı sayılan yüklenicinin, yapımını yüklendiği işi, özen borcu gereği olarak fen ve sanat kurallarına, sözleşme hükümlerine, kendisine duyulan güvene ve beklenen amaca uygun şekilde yapması gerekir.

Tıbbi bir uygulamanın eser sözleşmesi kapsamında değerlendirilmesi bakımından sonuç sorumluluğu gündeme gelmektedir. Bu bağlamda, tarafların iradeleri doğrultusunda yüklenici tarafından bir sonucun meydana getirilmesi taahhüdü verilmiş olmaktadır. Taahhüt edilen sonuç; sözleşmede kararlaştırılan niteliklere, iş sahibinin beklediği amaca uygun olmaması veya gerekli bazı vasıflardan bir ya da birkaçının bulunmaması halinde ayıplı yapılmış kabul edilir.

Eser sözleşmesinde, yüklenici belli bir sonucu (eser) taahhüt ettiğinden sonuç gerçekleşirse, yüklenici borcunu ifa etmiş sayılır ve ücrete hak kazanır.

Buna göre yüklenici, hastası olan davacının zarar görmemesi için mesleki tüm şartları yerine getirmişse; somut durumun gerektirdiği tedbirleri noksansız biçimde almışsa, uygun tedaviyi belirleyip uygulamışsa, uygulanan tedavide nadir de olsa görülebilecek olumsuz sonuçlara dair davalıyı aydınlatıp uyarmış ve davalının bu hususta rızasını almışsa, eserini iş sahibi davacının ondan beklediği amaca uygun olarak tamamlayarak teslim etmişse ücrete hak kazanır

…… Mahkemece yapılacak iş, davacı tarafça idare mahkemesinde açılan dava dosyasının da getirtilerek üniversitelerin diş hekimliği fakültelerinden seçilecek uzmanlardan oluşturulacak bir heyetten yukarıda belirtilen eser sözleşmesine ilişkin genel açıklamalar doğrultusunda rapor alınarak, davacının diş tedavisinin amacına ulaşıp ulaşmadığı, davalının yükümlülüklerini yerine getirip getirmediği, taahhütlerine ve tıbbın gereklerine uygun tedaviyi yapıp yapmadığının açıklattırılmasının istenmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması olmalıdır. Eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporu benimsenerek hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir. “


Yine benzer nitelikli Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2006/4800 E., 2007/5945 K. nolu kararında;

“…Protez işinin yapımı sırasında, hastadan kaynaklanan bir durum, özellikle diş eti hastalığının varlığı anlaşılırsa ve bu hastalık proteze engel ise öncelikle doktorun bu durumu hastasına bildirmesi ve hastanın kabulü hâlinde de önce diş eti tedavisi yapması gerekirdi. Bu bildirimin doktor tarafından yapılıp yapılmadığı ve hastadaki mevcut hastalığın o hali ile proteze uygun olup olmadığı anlaşılamamaktadır. Doktor, ancak bu bildirimden sonra sorumluluktan kurtulur (BK.md.357/son). O halde mahkemece yapılması gereken iş; Üniversitenin Diş Hekimliği Fakültesinden seçilecek üç kişilik bilirkişi heyetinden önceki bilirkişi raporları incelettirilmek ve gerekirse hasta üzerinde muayene yaptırılmak suretiyle rapor alınmasından, hastadaki mevcut diş eti hastalığının tedavi edilmeden, o hâli ile protez işleminin yapılmasının uygun olup olmadığının tespitinden ve ayrıca, BK'nın 357/son maddesine uygun yapılmış bir ikaz var ise, bu hususun kanıtlanması için davalı tarafa bu imkânın sağlanmasından ve hâsıl olacak sonuca göre bir hüküm kurulmasından ibarettir.” şeklinde hüküm kurmuştur.

Sonuç olarak;

Diş hekiminin hastası ile arasındaki tedavi ilişkisi, diğer hekim hasta arasındaki sözleşmeler gibi vekâlet sözleşmesi hükümlerine tabidir. Bu ilişkide diş hekimi, hastasının dişlerini tedavi etmeyi, hasta ise bu tedavi karşılığında belli bir bedel ödemeyi üstlenir. Ancak diş hekiminin protez, estetik uygulamalarda olduğu gibi bir sonucu üstlendiği işlerde ise taraflar arasındaki sözleşme, eser sözleşmesi olarak nitelendirilir. Yargıtay kararlarında da işaret edildiği gibi bu ayrım, malpraktis davalarında diş hekiminin yükümlülüklerinin belirlenmesinde önem taşır.

Diş hekimliğinde tıbbi malpraktisin önüne geçmek için bazı önlemler alınabilir. Bunlar arasında; diş hekimliği eğitiminde kalitenin arttırılması, hekime uygun teknik donanımın sağlanması, hijyen koşullarına gereken özenin gösterilmesi, stresli çalışma koşullarının azaltılmasına yönelik düzenlemelerin yapılması sayılabilir. Ayrıca işlem öncesinde hastanın durumunun dikkatlice analiz edilmesi, uygun tedavi planının belirlenmesi, hastanın tıbbi geçmişi hakkındaki bilgilerin özenle toplanarak kayda geçirilmesi ve en önemlisi tıbbi uygulama öncesinde tedavi süreci ile ilgili hastanın yeterince aydınlatılarak yazılı onamının alınması malpraktis iddialarını azaltmak için alınabilecek önlemler arasındadır.

Hasta hekim ilişkisinin sağlıklı kurulması, özellikle uzun dönem komplikasyonlarının iyi yönetilebilmesi ve ileride oluşabilecek hukuksal sorunların önüne geçilmesinde etkin olacağı göz ardı edilmemelidir.



Ayça Erciyas


HANYALOĞLU ACAR HUKUK BÜROSU

bottom of page