top of page
Ara

Doktorun Avukat Seçme Özgürlüğü - Poliçe Genel Şartı İptali


Hekimlerin, tıbbi kötü uygulamaya ilişkin zorunlu mesleki sorumluluk poliçelerinde yer alan; “sigorta şirketlerinin belirlediği avukata vekalet verme zorunluluğu” yargı kararı ile iptal edildi. Özellikle kamu ve üniversitede çalışan hekimleri doğrudan etkileyen bu kararı, sigorta şirketlerinin uygulamaları ve yasal süreçleri irdeleyerek aktarmak isteriz.


Bilindiği üzere, hekim mesleki sorumluluk sigortalarının 2010 yılında getirilen yasa ile zorunlu hale gelmiştir. 21. Temmuz 2010 tarihinde yayınlanan tebliğ ile bu poliçelerin genel şartları oluşturulmuş olup 16. Nisan 2016 tarihinde yayınlanan tebliğ ile söz konusu genel şartlarda değişiklik yapılmıştır.


Poliçe Genel Şartlarındaki Değişiklik


2016 yılında yayınlanan “Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortasında Kurum Katkısına İlişkin Usul ve Esaslara Dair Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tebliğ” ’in 2. maddesi ile genel şartların “Sigortalıya Yardım” başlıklı “B.3.4” maddesi şu şekilde düzenlenmiştir:


Sigortalıya Yardım B.3.4: “Dava açılması halinde (idari davalar dahil), sigortalının ihbarı ile sigortacı takip ve idare etmek üzere davaya her aşamada dahil olur. Sigortalı, sigortacının göstereceği avukata gereken vekâletnameyi vermek zorundadır. Sigortacı dava sonucuna göre yargılama giderlerini ve avukatlık ücretlerini genel hükümler çerçevesinde ödemekle yükümlüdür. Şu kadar ki, hükmolunan tazminat sigorta bedelini geçerse, sigortacı bu masrafları sigorta bedelinin tazminata oranı dahilinde öder.


Sigortalı aleyhine cezai kovuşturmaya geçilmesi halinde, sanığın izni ile sigortacı da savunmaya iştirak eder. Bu takdirde, sigortacı yalnız seçtiği avukatın giderlerini öder…”


Tebliğin İptali Talebi:


İlgili tebliğ ile yapılan düzenlemenin; “hekimlere karşı açılan davaların tüm kontrolün sigorta şirketlerine verilmiş olduğu ayrıca hekimin avukatını belirleme özgürlüğüne müdahale niteliğinde ve bireylerin avukatını seçme hakkına aykırı olduğu” iddia edilerek Türkiye Barolar Birliği (TBB) tarafından yürütmesinin durdurulması istemli iptal davası açılmıştır.


TBB tarafından açılan davada; Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Malî sorumluluk Sigortası Genel Şartları ‘“Sigortalıya Yardım B.3.4” maddesinde yer alan “Sigortalı, sigortacının göstereceği avukata gereken vekaletnameyi vermek zorundadır.” şeklindeki düzenlemenin iptali talep edilmiştir.


Danıştay 15. Dairesi’nin 2016/5555 Esasına kayıtlı açılan davada, önce Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu 2016/1239 YD itiraz nolu kararıyla ”yürütmeyi durdurma” kararı vermiştir.


Bu durumda ilgili düzenlemenin sigorta şirketleri tarafından uygulanmasının önüne geçilmiştir.


İptal istemi Danıştay 15. Daire’nin kapanması üzerine, Danıştay 10. Daire tarafından incelenmiş ve 2019/7032 E, 2019/8575 K nolu 21.11.2019 tarihli kararı ile ilgili düzenlemenin iptaline karar verilmiştir.


Temyiz İncelemesi ve İptal Nedeni:


Kararın temyiz edilmesi üzerine itirazlar İdari Dava Daireleri Kurulun’ca incelenmiş olup, özetle şu hususlar vurgulanmıştır:


İptal istemine neden olan tebliğdeki düzenlemeler;

“ Sigortalının ihbarı ile sigortacı takip ve idare etmek üzere davaya her aşamada dahil olur.” cümlesindeki “idare“ kelimesi ile

“Sigortalı, sigortacının göstereceği avukata gereken vekâletnameyi vermek zorundadır”

“Bu takdirde sigortacı yalnız seçtiği avukatın giderlerini öder” şeklindeki cümlelerdir.


Belirtilen hususlara ilişkin olarak yapılan değerlendirmede özetle;

Davanın ihbarı halinde, sigorta şirketinin, sigortalının yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla tahkikat sona erinceye kadar fer’i müdahil olarak (HMK 66.m gereği) davayı takip etme hakkının mevcut olduğu ancak davayı “idare” edebileceğine ilişkin ibarenin kanuni dayanağı olmadığından hukuka uygun olmadığı,

Ayrıca Anayasa uyarınca sözleşme özgürlüğünün sınırlanabilmesinin ancak kanunla mümkün olduğundan, Tebliğ düzenlemesi ile sözleşme özgürlüğüne sınırlama getirilmesinin Anayasa’da güvence altına alınan “sözleşme hürriyetine” aykırı olduğu,

Kanundan kaynaklı bir hak olan “savunma hakkı” ile bireyin “avukatını serbestçe belirlemesi hakkının” Tebliğ ile ortadan kaldırılması sonucunu doğuran düzenlemelerin hukuka uygun olmadığı,

Bireylerin, Avukatlık Kanunu’nun 35. ve 63. maddeleri uyarınca baro levhasına kayıtlı ve işten yasaklanmamış bir avukatı, Anayasa ve Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi’nin 6. maddesi ile korunan savunma hakkı kapsamında serbestçe belirleme hakkına sahip olduğu,

Avukatlık sözleşmesinin ise Avukatlık Kanunu’nun 163. maddesi gereği serbestçe düzenleneceği belirtilmiştir.

Özetle temel hak ve hürriyetler, özlerine dokunulmaksızın yalnızca Anayasa’nın ilgili maddelerinde belirtilen sebeplere bağlı olarak ve ancak “kanunla” sınırlanabileceğinin belirtildiği kararda “savunma hakkı ile çalışma ve sözleşme hürriyeti haklarının Tebliğ ile ortadan kaldırılmayacağı” vurgulanarak verilen iptal kararının onamasına, temyiz itirazlarının reddine hükmedilmiştir.


İdari Dava Daireleri Kurulu’nun 07.06.2021 tarihinde vermiş olduğu, 2020/1440E., 2021/1177K. sayılı kararı ile ilgili düzenlemenin iptali kesinleşmiştir.


Sonuç olarak;

Sigortalı hekimin avukatlık giderlerinin ödenebilmesini “Sigortalı, sigortacının göstereceği avukata gereken vekaletnameyi verme” zorunluluğuna bağlayan poliçe genel şartlarındaki düzenlemenin ilgili cümlesi iptal edilmiştir. Zira iptal davası açıldığında, düzenlemenin yürütmesi durdurulmuş olduğundan, iptale kadar geçen zaman içinde bu madde sigorta şirketlerince de uygulanmamıştır.


İlave etmek gerekir ki iptal edilen tebliği ile özellikle düzenlenmeye çalışılan husus; kamu veya üniversitede çalışması sebebi ile hekimin doğrudan davalı olmadığı idari davalardır. Yasa gereği çalıştığı kurum aleyhine açılan ve ihbar yolu ile hekime tebliğ edilen bu davalarda, sigortalı savunma hakkını kullanmak için müdahil olma ve ayrıca davanın sigorta şirketine ihbar edilmesini talep etme hakkına sahiptir. Bu iptal kararı ile Kamuda veya özel hastanede çalışan sigortalı hekimlerin, avukatını seçme hakkına sahip olduğu ve avukatına ait giderlerin makul giderler kapsamında ve poliçe limiti dahilinde sigorta şirketince ödenmesi gerektiği anlaşılmaktadır.


HANYALOĞLU- ACAR HUKUK BÜROSU

Av. Ayşe Gül HANYALOĞLU


Comments


bottom of page