Bu yazımızda uyarma ve kınama cezasına karşı neler yapılabilir sorusuna yanıt arayacağız. Devlet memurları kamu hizmeti görevini yerine getirdiği sırada yasanın emrettiği hükümlere aykırı davranışları nedeniyle disiplin cezası ile karşılaşabilirler. Ancak verilen bu cezanın hukuka aykırı veya haksız olarak verildiğini iddia eden devlet memuru hukuken neler yapabilir? Bu yazımızda uyarma ve kınama cezasına karşı hukuki argümanlar nelerdir, devlet memurlarının hangi hakları, dava yolları vardır bunlara değineceğiz.
Disiplin cezaları memurun eylemine bağlı olarak değişen ve ilgili yasal şartlarla belirlenen uyarma, kınama, aylıktan kesme, kademe ilerlemesinin durdurulması, devlet memurluğundan çıkarma şeklindeki cezalardır.
İnceleyeceğimiz konu disiplin cezaları içinde yer alan uyarma ve kınama cezalarıdır.
Uyarma disiplin cezası; memura, görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesidir.
Kınama disiplin cezası ise: Memura, görevinde ve davranışlarında kusurlu olduğunun yazı ile bildirilmesidir.
Bu cezalarla karşılaşanların hukuken kullanılabileceği haklar nelerdir?
Disiplin Cezalarına itiraz Edilebilir:
2010 yılında Anayasada yapılan değişiklik doğrultusunda 2011 yılında 6111 sayılı Kanun ile 657 sayılı Kanunun 136’ncı maddesi kaldırılmış ve 135’nci maddesinde bazı değişikliklere gidilmiştir. Maddenin son haline göre; “Disiplin amirleri tarafından verilen uyarma, kınama ve aylıktan kesme cezalarına karşı disiplin kuruluna, kademe ilerlemesinin durdurulması cezasına karşı yüksek disiplin kuruluna itiraz edilebilir. İtirazda süre, kararın ilgiliye tebliği tarihinden itibaren yedi gündür. Süresi içinde itiraz edilmeyen disiplin cezaları kesinleşir.” Yine aynı maddede “İtirazın kabulü hâlinde, disiplin amirleri kararı gözden geçirerek verilen cezayı hafifletebilir veya tamamen kaldırabilirler.” hükmü yer almaktadır.
Disiplin cezasının kesinliğinden anlamamız gereken ise;
“Hukuk Devleti” ilkesinin önemli unsurlarından olan hukuki güvenlik ilkesine aykırı olsa da kanunda yer alan kesinlik ifadesinin, bireyin hakkını koruyucu şekilde yorumlanması gerekir. Bu sebeple itiraz süresi geçtikten sonra disiplin cezasının hukuka aykırı olsa dahi geri alınıp daha ağır bir ceza verilememesi şeklinde değerlendirilmesi gerekir. Ancak Danıştay kararlarında da görüldüğü üzere, disiplin cezası kesinleştikten sonra geri alınmamakta ve bu hukuki yorum yapılmamaktadır.
Tam Yargı (Tazminat) Davası Açılabilir:
“Uyarma ve kınama cezasına karşı tazminat davası açılabilir mi” sorusu hala güncelliğini korumaktadır. Aşağıdaki kararlar incelendiğinde; tazminat taleplerinin yargı yerlerince her olayın ve davanın özel koşulları içinde ele alınıp inceleneceği, dolayısı ile tazminat davası açılamaz şeklinde bir değerlendirmenin doğru olmayacağı anlaşılmaktadır.
Emsal Kararlar;
Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin 3.Dairesi’nin 22.04.2004 tarih ve 2003/675 esas, 2004/590 sayılı kararında; “Ankara Bölge İdare Mahkemesi, ……(Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun) HSYK’nın disiplin cezaları da dahil kararlarına karşı yargı yolu kapalı ise de, Adalet Bakanına hakaret suçundan beraat eden savcıya, aynı sebeple verilen kınama cezasından dolayı, Anayasanın 125. maddesi karşısında tam yargı davası açılabileceğine ve beraat yönündeki yargı kararında, keyfi hakaret ettiği anlaşılan HSYK’nun cezaî işleminden doğan manevi zararın tazmininin gerektiğine” karar vermiştir.
Danıştay 8.Dairesinin 27.11.2005 tarih ve 2004/2716 esas, 2005/247 sayılı kararında; “Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunun 23.10.1992 gün ve 164 sayılı kararında belirtildiği üzere; disiplin kurulu kararlarının sağlıklı, objektif olması, kararı veren kurul üyelerinin olayı objektif değerlendirmeleriyle mümkün olmakta; bu itibarla disiplin soruşturmasıyla görevlendirilen kişinin, delilleri toplayıp, ilgilinin savunmasını alıp, kendi kanaatini de belirtir şekilde hazırladığı soruşturma raporunu, disiplin kuruluna intikal ettirdikten sonra, kurula katılarak oy kullanması disiplin hukukunda kabul edilmemektedir.Olayda, davacının soruşturmasında görevlendirilen soruşturmacı yanında, soruşturmanın başlamasına neden olan müştekilerden bazılarının da Disiplin Kuruluna katılarak oy kullandığı anlaşıldığından, dava konusu disiplin cezasına ilişkin işlemin hukuki anlamda sakat olduğuaçıktır.Davacının manevi tazminat istemine gelince; usulüne uygun olarak oluşturulacak disiplin kurulunun vereceği karar üzerine bu talebin irdelenebileceği açık olduğundan, istemin bu aşamada değerlendirilmesine olarak bulunmamaktadır.
Bu nedenle; davacının iki yıl kademe ilerlemesi cezası ile cezalandırılmasına ilişkin işlem ile ……-lira manevi tazminata hükmedilmesine karar verilmesi istemiyle açılan davayı reddeden İdare Mahkemesi kararında hukuka uyarlık bulunmamaktadır.” Şeklinde karar verilmiştir.
Disiplin Cezalarının Özlük Dosyasından Silinmesi Talep Edilebilir:
Uyarma ve kınama cezasına karşı yapılacaklar arasında birinci sırada; 657 sayılı Devlet memurları Kanunu’nun 136. Maddesi gelmektedir. 136’ya göre disiplin cezaları memurun siciline işlenir. Devlet memurluğundan çıkarma cezasından başka bir disiplin cezasına çarptırılmış olan memur uyarma ve kınama cezalarının uygulanmasından 5 sene, diğer cezaların uygulanmasından 10 sene sonra atamaya yetkili amire başvurarak, verilmiş olan cezalarının sicil dosyasından silinmesi istenebilir.
Memurun, bu süreler içerisindeki davranışları, bu isteğini haklı kılacak nitelikte görülürse, isteğinin yerine getirilmesine karar verilerek bu karar sicil dosyasına işlenir. Beş yıl içinde TBMM tarafından affa uğramayan disiplin cezaları bu madde uyarınca sicilden silinme olanağını taşır.
Memur hakkında verilmiş olan disiplin cezasına karşı açılan davada cezanın iptali yönünde karar verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde, ilgili memurun müracaat şartı aranmadan en geç 30 gün içerisinde, iptal edilmiş olan disiplin cezası özlük dosyasından silinir.
Sonuç olarak;
Uyarma ve kınama cezasına karşı yapılacaklar sıralanacak olursa;
İç hukuk ve yargı kararları ile sabit olduğu üzere, uyarma ve kınama cezalarına karşı iptal davası açılamaz. İç hukukta tanınmayan bu hak için müracaat adresi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi olacaktır. (Anayasanın 129/3.maddesi, 657 sayılı yasanın 135/3.maddesi, Anayasa Mahkemesinin 27.11.2007 tarih ve 2002/169 esas, 2007/88 sayılı kararı)
Uyarma ve kınama cezalarına karşı, sadece dava açma hakkının yani etkili başvuru imkanının tanınmaması bile, tek başına Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru ve tazminat alma sonucuna yol açmaktadır. Bu sebeple Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurularak, başvuru hakkı tanınmaması sebebiyle ihlal kararı alınacaktır.(Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 27.03.2007 tarih ve 6615/03 başvuru nolu “KARAÇAY/Türkiye” davası ile ilgili karar)
Uyarma ve kınama cezalarına karşı açılan davada, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince ihlal kararı verildiğinde; 2577 sayılı yasanın 53/1-ı.maddesi uyarınca bu husus, yargılanmanın yenilenmesi sebebi olur ve kapanan iptal davasını tekrar canlanır. Ve iç hukukta iptal davası yolu açılmış olur. Görülen odur ki; Anayasanın 90.maddesi ve 2577 sayılı yasanın belirtilen maddesinin birlikteliği karşısında, 657 sayılı yasanın uygulanabilirliği tartışılabilir. Zira Anayasanın 129/3.maddesinde, uyarma ve kınama cezalarına karşı dava açılamaz diye bir hüküm yoktur. Sadece TBMM’ye bu yönde kanun çıkarma imkânı verilmiştir. Aynı meclis, 2577 sayılı yasanın 53.maddesinde 2003 yılında değişiklik yaparak, tam 21 yıl sonra, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ihlal kararına dayalı biçimde, red ile kapanan iptal davalarının da tekrar bakılması ve değerlendirilmesi yolunu açmıştır.
Uyarma ve kınama cezalarına karşı, iç hukukta tazminat davası açılması mümkündür. Bu kararda mahkeme keyfi hareket ile verilen cezai işlemi manevi tazminata hükmetmiştir. (Askeri Yüksek İdare Mahkemesinin 3.Dairesinin 22.04.2004 tarih ve 2003/675 esas, 2004/590 sayılı kararı ve Ankara Bölge İdare Mahkemesinin kararı (14.03.1995, 747/1242)
İç hukukta veya uluslararası mahkemede açılan tazminat davasının kazanılması sonrasında, devletçe ödenen tazminatın, şartları var ise ihlale yol açan kararı veren kamu görevlilerine rücu[1] edilmesi mümkündür. Kararda dendiği üzere; Anayasanın 129. maddesinin 5. fıkrasında; memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davalarının, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve yasanın gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak ancak idare aleyhine açılabileceği şeklinde emredici bir kurala yer verilmiştir. Anayasanın sözü edilen maddesindeki “kendilerine rücu edilmek kaydıyla” ibaresi; kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlar nedeniyle idare aleyhine açılan davalarda tazminata hükmedilmesi halinde, idarenin ödemek zorunda kaldığı tazminatı yasal yollara başvurarak ilgili kamu görevlisinden tahsil etme zorunluluğunu ifade etmekte olup; davacıların, bu anayasal zorunluluk nedeniyle dava dilekçelerinde ayrıca ve mutlaka rücu talebinde bulunmaları gerekmemektedir. (Danıştay 5.Dairesinin 03/06/2008 tarih ve 2007/7369 esas, 2008/3234 sayılı kararı)
Disiplin cezalarına karşı süresi içerisinde itiraz edilebilir. Ancak itiraz süresi geçtikten sonra cezalar kesinleşir bu kesinleşme ise memur lehine yorumlanarak, verilen disiplin cezası kaldırılarak daha ağır bir disiplin cezası verilemez şeklinde yorumlanmalıdır.
Özetle ifade edilmelidir ki; kamu görevlilerin aldığı uyarma ve kınama cezaların karşı hukuki argümanlar oldukça fazladır. İlk etapta devlet memurunun yapması gereken süresi içinde disiplin cezasına itiraz olmalıdır. Yedi günlük bu sürenin kaçırılmaması önemlidir. İtirazın kabul edilmemesi veya sürenin geçmesi halinde ise; bir diğer yol tam yargı davasının açılmasıdır. Ancak iptal davası, disiplin cezaları için düzenlenmediğinden bu aşamayı etkinleştirmek adına İnsan Hakları Avrupa Mahkemesine başvuru gerekir. Akabinde alınan ihlal kararı ile iptal davası yolu da açılmış olacaktır. Son olarak uyarma ve kınama cezasının uygulanmasından itibaren 5 yıl geçmiş ise; disiplin cezasının özlük dosyasından silinmesi talep edilebilir.
HANYALOĞLU&ACAR HUKUK BÜROSU
STJ. AVUKAT SEYRAN GÜMÜŞOĞLU
Commentaires