Kamu Görevlisi Hekim Aleyhine Malpraktis Davası Açılamaz.
Kamuda ve Üniversitede çalışan hekimler hakkında doğrudan tazminat davası açılamayacağı TC. Anayasası 40/III, 129/V ve 657 Sayılı kanunun 13. maddesinde emredici olarak düzenlenmiştir. Ancak buna rağmen kamu çalışanı hekimler aleyhine adli yargıda hatalı açılmış davalar ile karşılaşılmaktadır. Davanın temeli sadece hasta hekim ilişkisine dayandırılarak açılmakta hekimin kişisel kusur olduğu iddia edilmektedir. Bu hatalı bir dayanaktır, hekim kamu görevlisi olup davanın tarafı idare olmalıdır. Hasta tarafından açılan hatalı davalar kadar bu tür davaları adli yargı yürütmeye çalışan mahkemeler de mevcuttur. Ancak hekim aleyhine doğrudan tazminat davası açılarak yargılamanın görülmesi durumunda bu kararların Yargıtay tarafından bozulacağı açıktır.
Kamu Görevlisi Hekim Aleyhine Malpraktis Davası Açılamaz:
Kamu görevlisi hekime karşı, tedavide uğranılan zarar iddiası ile tazminat talepli bir davanın, doğrudan yöneltilmesi mümkün değildir. İlgili yasal düzenlemeler doğrultusunda davanın idari yargı yerinde ve idareye karşı açılması gerekir.
Yargıtay 4. HD., E. 2017/4849 K. 2020/1306 T. 12.3.2020 ;
“Dava haksız eylemden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davacının … Devlet … uzman doktor olarak görev yapan davalı tarafından sağ böbreğinde taş bulunduğu gerekçesi ile ameliyata alındığını, bu ameliyat esnasında davalının böbreği ciddi şekilde zedelediğini, davacının şikayetlerinin azalmak yerine artması üzerine başka bir hastanede sağ böbreğinin alınması ile sonuçlanan bir operasyon daha geçirdiğini, böbreğinin alınmasında davalının ilk ameliyattaki hatalı tedavisinin etkili olduğunu belirterek, uğranılan maddi ve manevi zararının giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı vekili, davalının mesleğinde uzman, başarılı bir doktor olduğunu ve davalıya yüklenebilecek mesleki bir kusurun bulunmadığını belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/3, 129/5, 657 Sy. K. 13, … 2011/4-592 E., …/25 K). Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir…)
Davaya konu edilen olayda; … Devlet … üroloji alanında uzman doktor olarak görev yapan davalının, görevi sırasında ve görevinden dolayı davacıyı zarara uğrattığı ileri sürülmektedir. Anayasa’nın 129/5 maddesi uyarınca davalı doktor kamu görevlisi olup; doğrudan kendisine karşı dava açılması mümkün değildir. Davanın idari yargı yerinde ve idareye karşı açılması gerekir. Şu durumda davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA…”
Kamuda Çalışan Hekim Aleyhine Tıbbi Uygulama Hatası İddiası Olması Halinde Dava Çalıştığı Kuruma Karşı Açılır
Aşağıda detayları ile yer verildiği üzere; tıbbi uygulama hatası iddiası ile dava hem kamuda çalışan hekime hem de özel hastaneye karşı adli yargıda ikame edilmiştir. Kamuda çalışan hekime adli yargıda doğrudan dava ikame edilmesi usul ve yasaya aykırı olup davaların ayrılmasına ve yalnızca özel hastane açısından inceleme yapılmasına karar verilmiştir.
Yargıtay 13. HD., E. 2017/3553 K. 2020/1732 T. 10.2.2020:
“Davacılar vekili, …’in eşi, diğer davacıların ise annesi olan …’in yanlış teşhis, tedavi ve ameliyat sonucu genç yaşta hayatını kaybettiğini, davalıların gerekli özeni gösterip, gerekli önlemleri alarak … kurallarına uymuş olmaları durumunda bu üzücü olayın gerçekleşmeyecek olduğunu, … 1.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2011/618 Esas sayılı dosyası içinde bulunan Op. Dr…. …’ın raporuna göre ilk ameliyat sonrası ölende gelişen duedonum perforasyonunun davalı doktor …’un hastaya diren takması gerekirken takmaması nedeniyle dikkatsizlik ve özensizlik nedeniyle oluştuğu ve şüphelinin ikinci ameliyatı kendisi yapmayıp, öleni üst … kuruluşuna sevk etmesi gerekirken iyi niyetli olarak hareket etmiş olsa da sevk etmeyip ikinci ameliyatı yetersiz koşullara sahip … Devlet Hastanesi’nde gerçekleştirmiş olması nedeniyle kusurlu olduğunun bildirildiğini, ölenin … Devlet Hastanesi’nde gerçekleştirilen ameliyatların ardından 12.6.2009 tarihinde … Özel … Hastanesi’ne sevk edilerek burada 28.6.2009 tarihinde bir ameliyat daha geçirdiğini, … bulmaması üzerine de 16.7.2009 tarihinde Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi’ne sevk edildiğini, … Özel … Hastanesi’nin tam teşekküllü bir hastane olmamasına rağmen bilinçli ve sistemli bir uygulama ile ameliyatı yaptığını beyan ederek; fazlaya ilişkin talep ve dava hakları saklı kalmak kaydıyla suç tarihi olan 10.6.2009 tarihinden başlamak üzere işleyecek yasal faizi ile her bir müvekkili için 30.000,00 TL olmak üzere toplam 120.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, yine her bir müvekkili için 20.000,00 TL olmak üzere toplam 80.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline ve davalılardan … … Hastanesi Özel … Hizmetleri A.Ş.’nin haksız kazanç sağlamak üzere müvekkili …’den almış olduğu senede istinaden ödenen 5.185,00 TL’nin ödeme tarihi olan 8.3.2010 tarihinden başlamak üzere özel hastaneden tahsili ile müvekkili …’e ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, davacıların yakını …’un ameliyat edilmesi ve sonrasında gerçekleşen olaylar sonucu vefat etmesi nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların tazmini istemine ilişkindir. Davacı … Bakanlığına bağlı … Devlet Hastanesi ile bu hastanede Devlet Memurları Kanunu’na tabi olarak çalışan doktor …’u da zarardan sorumlu tutarak eldeki davayı açmıştır. Bu davalıların sorumluluğuna dayanak yapılan olgular, kamu hizmetiyle ilgili ve hizmet kusuruna ilişkindir. Hal böyle olunca, idarenin hizmet kusuru niteliğindeki eylemi sonucu meydana gelen zararlardan dolayı İdari Yargılama Usulü Yasası’nın 2/1-b maddesi gereğince idareye karşı idari yargı yerinde tam yargı davası açılması gerekir…Ayrıca kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi, ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup, dava o kurum aleyhine açılmalıdır. O halde, mahkemece Anayasa’nın 129/5 maddesi uyarınca davalı doktorun kamu görevlisi olup; doğrudan kendisine karşı dava açılmasının mümkün olmadığı hususu da gözetilerek, bu davalılar yönünden tefrik kararı verilmesi ve davaya yalnızca davalı … … Hastanesi Özel … Hizmetleri A.Ş. yönünden devam edilmesi ve yalnızca bu davalı yönünden inceleme yapılarak hüküm kurulması gerekirken, tüm davalılar yönünden davanın esasına girilerek davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirmiştir…
Kamuda Çalışan Hekime, Doğrudan Dava Açılması Halinde Husumet Yokluğundan Dava Reddedilir
Tıbbi kötü uygulama iddiası ile açılan davada davalı doktor kamu görevlisi ise davanın husumet yokluğu ile usulden reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 4. HD., E. 2017/882 K. 2019/4237 T. 30.9.2019
“Dava, hizmet kusuru nedeniyle uğranılan manevi zararın tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, taraflar vekillerince temyiz edilmiştir.
Davacı, davalı doktor tarafından hazırlanmış darp raporunun tıp etik kriterlerine uygun olmadığını, hazırlanan bu rapor nedeniyle hakkında mahkûmiyet kararı verildiğini, dava dışı eşinin kendisi hakkında uzaklaştırma kararı aldığını, rapor nedeniyle hakkında asılsız haberler çıktığını belirterek uğradığı manevi zararın davalıdan tahsili isteminde bulunmuştur. Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, davalının düzenlemiş olduğu rapor nedeniyle yapılan idari tahkikat neticesinde uyarı cezası aldığını, davalının eylemi nedeniyle davacının kişilik haklarının zarar gördüğü gerekçesi ile manevi tazminat isteminin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/3, 129/5, 657 Sy. K. 13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.) Bu konuda yasal düzenlemeler emredici hükümler içermektedir. Diğer yandan Sorumluluk Hukukunun temel ilkeleri açısından bakıldığında da bu şekilde düzenlemenin mevzuatta yer almış olması zarar görenin zararının karşılanması yönünde önemli bir teminattır.
Davaya konu edilen olayda; … Devlet Hastanesinde doktor olarak görev yapan davalının, görevi sırasında ve görevinden dolayı davacıyı zarara uğrattığı ileri sürülmüştür. Davalı doktor kamu görevlisi olup, Anayasa’nın 129/5 ve Devlet Memurları Kanunu’nun 13/1. maddesi uyarınca doğrudan kendisine karşı dava açılması mümkün değildir. Davanın idari yargı yerinde ve idareye karşı açılması gerekir. Şu durumda davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.”
Kamuda Çalışan Hekime Doğrudan Dava Yöneltilmesi Halinde Esasa Girilmeksizin Usulden Ret Gerekir
Üniversite hastanesinde görev yapan davalı hekime karşı doğrudan adli yargıda dava açılması mümkün değildir. Bu durumda, davanın esasına (malpraktis iddiasına) ilişkin inceleme yapılmaksızın usulden ret kararı verilmesi gerekmektedir.
Yargıtay 4. HD., E. 2019/1248 K. 2019/3464 T. 20.6.2019[4]
“Dava, tedavi hatası nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların giderilmesi istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Davacı vekili, davacıya, davalı tarafından prostat tanısı konularak Yeditepe Üniversitesi Hastanesinde ameliyat edildiğini, davacının riskler konusunda yeterince aydınlatılmadığını, ameliyattan sonra şikayetlerinin de geçmediğini, hatalı tedavi nedeniyle aksine arttığını belirterek, uğranılan manevi zararının giderilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu tarafından düzenlenen rapor, tanık beyanları, hastane kayıtları dikkate alınarak, davalı tarafından davacıya uygulanan tedavi ve uygulamaların tıp kurallarına uygun olduğu, davalının özen yükümlülüğüne uygun davrandığı, davacıya gerekli bilgilendirmelerin yapıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken veya görevlerini yaparken kişilere zarar vermesi ilgili kamu kurumunun hizmet kusurunu oluşturur. Bu durumda sorumlu, kamu görevlisinin emrinde çalışmakta olduğu kamu kurumu olup dava o kurum aleyhine açılmalıdır. (T.C. Anayasası 40/3, 129/5, 657 Sy. K. 13, HGK 2011/4-592 E., 2012/25 K.)
Davaya konu edilen olayda; Üniversitesi Hastanesinde doktor olarak görev yapan davalının, görevi sırasında ve görevinden dolayı davacıyı zarara uğrattığı ileri sürülmektedir. Anayasa’nın 129/5 maddesi uyarınca davalı doktor kamu görevlisi olup; doğrudan kendisine karşı dava açılması mümkün değildir. Davanın idari yargı yerinde ve idareye karşı açılması gerekir. Şu durumda davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesi usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA…”
Kamuda Çalışan Hekimin Tıbbi Uygulama Hatası Sebebi ile Dava Doğrudan İdareye Yöneltilmelidir
Davacıların eşi ve annesi olan davacı, davalının gerçekleştirmiş olduğu sezaryen ameliyatı sırasında gazlı bez unutulması sebebiyle 2. kez ameliyat edildiğini belirterek ve davalı doktoru hasım göstererek eldeki tazminat davasını açmıştır. Davacıların bu iddiası, içerikçe davalı doktorun görevi sırasında ve yetkisini kullanırken işlediği bir kusura ve bu kusurun niteliği itibariyle de kamu görevlisinin ihmaline dayanmaktadır. Hal böyle olunca, davalının görevi dışında kalan kişisel kusuruna dayanılmadığına, dikkatsizlik ve tedbirsizliğe dayalı da olsa eylemin görev sırasında ve görevle ilgili olmasına ve hizmet kusuru niteliğinde bulunmasına göre, eldeki davada husumet kamu görevlisine değil, idareye düşmektedir. Öyle ise, dava idare aleyhine açılıp, husumetin de idareye yöneltilmesi gerekir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Esas: 2013/4-579, Karar: 2014/155 İçtihat
“…Bu ilkeler ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacıların eşi ve annesi olan davacı F____ K____’un davalılardan A____ Y____’nın gerçekleştirmiş olduğu sezeryan ameliyatı sırasında gazlı bez unutulması sebebiyle dikkatsizlik ve tedbirsizliğinden dolayı 2. kez ameliyat edildiğini belirterek ve davalı doktoru hasım göstererek eldeki tazminat davasını açmıştır.
Davacıların bu iddiası, içerikçe davalı doktorun görevi sırasında ve yetkisini kullanırken işlediği bir kusura ve bu kusurun niteliği itibariyle de kamu görevlisinin ihmaline dayanmaktadır.
Hal böyle olunca, davalının görevi dışında kalan kişisel kusuruna dayanılmadığına, dikkatsizlik ve tedbirsizliğe dayalı da olsa eylemin görev sırasında ve görevle ilgili olmasına ve hizmet kusuru niteliğinde bulunmasına göre, eldeki davada husumet kamu görevlisine değil, idareye düşmektedir. Öyle ise, dava idare aleyhine açılıp, husumetin de idareye yöneltilmesi gerekir.
Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, davalı doktor A____ Y____ hakkındaki davanın husumet yokluğu sebebiyle reddedilmesi gerektiği gözetilmeyerek işin esasının incelenmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. O halde, HGK’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple direnme kararı bozulmalıdır.
KARAR : Davalılardan A____ Y____ vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarda gösterilen nedenlerden dolayı 6217 Sayılı Kanunun 30. maddesiyle 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3″ atfıyla uygulanmakta olan 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istenmesi halinde temyiz peşin harcının yatırana iadesine, aynı kanunun 440/1. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 26.02.2014 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.”
Husumetin Kamuda Çalışan Hekime Değil İdareye Yöneltilmesi Usul ve Yasaya Uygundur
Memur ve kamu görevlisinin görevi sırasında hizmet araçlarını kullanarak yaptığı eylem ve işlemlerine ilişkin kişisel kusurunun kasti suç niteliği taşısa bile hizmet kusuru oluşturacağı bu nedenle açılacak davanın idare aleyhine açılması gerektiği; HGK’ca kabul edilen bu ilkeler çerçevesinde, somut olaya ilişkin olarak; davalı doktor hasım gösterilerek açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddedilmesinin usul ve yasaya uygun olduğuna hükmedilmiştir.
Davacı taraf, davalı doktorun görevi sırasında kanamalı ve acil durumda olduğu halde destekleri olan hastaya müdahalede bulunmayıp, dış gebelik olan başka bir hastayla ilgilendiği; böylece, dikkatsizlik ve tedbirsizliği nedeni ile desteğin ölümüne neden olduğu iddiasıyla ve doktoru hasım göstererek eldeki tazminat davasını açmışlardır.
Davacıların bu iddiası, içerikçe davalı doktorun görevi sırasında ve yetkisini kullanırken işlediği bir kusura ve bu kusurun niteliği itibariyle de kamu görevlisinin ihmaline dayanmaktadır. Hal böyle olunca, davalının görevi dışında kalan kişisel kusuruna dayanılmadığına, dikkatsizlik ve tedbirsizliğe dayalı da olsa eylemin görev sırasında ve görevle ilgili olmasına ve hizmet kusuru niteliğinde bulunmasına göre, eldeki davada husumet kamu görevlisine değil, idareye düşmektedir. Öyle ise dava idare aleyhine açılıp, husumetin de idareye yöneltilmesi gerekir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle, Mahkemece, davalı doktor hasım gösterilerek açılan davanın husumet yokluğu nedeni ile reddedilmesi usul ve yasaya uygun olup, direnme kararının onanması gerekir. KARAR: Davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının yukarıda açıklanan gerekçelerle ONANMASINA, gerekli temyiz ilam harcı peşin alındığından, başkaca harç alınmasına mahal olmadığına, 01.02.2012 gününde yapılan ikinci görüşmede oy çokluğu ile karar verildi.”
Güncel Yargıtay kararları incelendiğinde görüleceği üzere; kamu görevlisi hekime TC. Anayasası 40/III, 129/V ve 657 Sayılı kanunun 13. Maddesi gereği doğrudan dava açılması mümkün değildir. Tıbbi kötü uygulama hatası iddiası ile ikame edilen tazminat talepli davaların idari yargı yerinde ve kamu görevlisi hekimin bağlı olduğu idareye karşı açılması gerekmektedir. Aksi takdirde, usul ve yasaya aykırı bir şekilde doğrudan kamuda çalışan hekime karşı açılan davaların husumet yokluğu sebebiyle usulden reddi kaçınılmazdır.
14 Eylül 2020
Arb. Av. Ayşe Gül Hanyaloğlu- Av. Ayşenur Yıldırım
HANYALOĞLU&ACAR HUKUK BÜROSU
Kommentarer