top of page
Ara

Aydınlatma ve Onamın İspatına Yönelik Sistemin Kurulması Hastanelerin Sorumluluğundadır


Aydınlatma ve onamın ispatına yönelik sistemin kurulması hastanelerin sorumluluğundadır. Aydınlatılmış onam hastanelerin sorumluluğudur ve hastanenin organizasyon sorumluluğu kapsamında değerlendirilmelidir. Hekim hastasını, Avrupa Biyotıp Sözleşmesi, Hekim Etiği Yönetmeliği ve Hasta Hakları Yönetmeliği’nin 18. maddesi uyarınca sözlü olarak aydınlatır. Ülkemizde hızla artan malpraktis ceza ve tazminat davalarında hekimlik mesleğinin var olmasından bu yana var olan hekimin hastasını aydınlatma kavramı sözlü bir eylemdir. Yargıtay ve Danıştay kararlarının emsal olarak incelememiz çoğu zaman bozma kararları üzerinden yapılıyor olmasına rağmen yazımızda inceleyeceğimiz karar AYDINLATMA KONUSUNDA ONAMA ile emsal oluşturan bir karardır. Emsal kararda aydınlatmaya ilişkin kısmın bozulmaması sebebiyle ayrıntılar görülemeyeceğinden dava dosyasının içine girmek ve mahkeme kararının dayanak yaptığı bilirkişi incelemesinde tespit edilen konuların üzerinden geçeceğiz.


Hekim ile hasta arasındaki ilişkinin vekalet akdine dayandığı durumlarda ispat yükü hastane ve hekim üzerinde olduğundan bu emsal karar aydınlatmanın ispatına yönelik hazırlığın hastane tarafından yapılması gerektiğini göstermesi açısından çok önem arz etmektedir. Zira gelinen noktada hekimler aleyhine açılan malpraktis tazminat davalarında çıkan yüksek tazminatların aydınlatmanın ispatı konusunda düğümlenmesi hekim aleyhine bir durum oluşturmaktadır. Hekimler ispat açısından hastanelerin yerine konulmakta, aydınlatmanın ispatına yönelik belgelerin oluşturulması ve ortamının hazırlanması hekimin göreviymiş gibi mahkeme kararları çıkmaktadır. İş bu inceleme konusu emsal kararla ispata yönelik belgelerin alınması ve koşulların hazırlanması sorumluluğunun hastanelerin üzerinde olduğu net bir şekilde ortaya konulmaktadır.


Hasta Hakları Yönetmeliği


Bilgi Vermenin Usulü Madde 18 de aydınlatma


“Hasta, tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından tıbbi müdahale konusunda sözlü olarak bilgilendirilir. Bilgilendirme ve tıbbi müdahaleyi yapacak sağlık mensubunun farklı olmasını zorunlu kılan durumlarda, bu duruma ilişkin hastaya açıklama yapılmak sureti ile bilgilendirme yeterliliğine sahip başka bir sağlık meslek mensubu tarafından bilgilendirme yapılabilir.” Düzenlemesi yer almaktadır.


Aydınlatma ve onamın ispatına yönelik sistemin kurulması hastanelerin sorumluluğundadır. Hekim hastasını sözlü olarak aydınlatırken Hastane idareleri, üniversiteler Sağlık Bakanlığı ise Aydınlatma işleminin ispatına ihtiyaç duyulabilecek onam ya da hastanın rızasının alındığına ilişkin belgelerin hazırlanması, Sağlık personelinin bu konuda eğitimi ve

Hekimlerin çalışma koşullarının aydınlatma ve onam konusunda yeterli zamanı verecek şekilde düzenlenmesi ve Alınması istenen aydınlatılmış onam belgelerinin hekimlerin kullanımına sunulması ve Güvenli saklama koşullarının oluşturulmasından sorumludur.

Malpraktis tazminat davalarında Aydınlatma ve onamın ispatına yönelik sistemin kurulması hastanelerin sorumluluğundadır.

Bu yönde verilen karar Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Esas No: 2015/39261 Karar No: 2018/2607 ile onanmıştır.


EMSAL KARAR İNCELEMESİ


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ ESAS NO: 2015/39261 KARAR NO: 2018/2607


DAVACI İDDİASI: Rektovaginal Fistül ve buna bağlı komplikasyonlar sonucunda zarara uğranıldığı iddiası ile hekim, ebe ve Tıp Merkezi aleyhine maddi ve manevi tazminat talebi ile dava açılmıştır.


ADLİ TIP İHTİSAS KURULU (16 TEMMUZ 2012) RAPORU;

“1979 doğumlu CK..’un 11/03/2008 tarihinde saat 15:15’de Acil D.. Tıp merkezinde miadında ağrılı gebe olarak başvurduğu, ilk gebeliği olduğu, 12/03/2008 tarihinde saat 02.40’dai epizyotomi yapıldığı, vakum uygulanarak 3700 gr. ağırlığında canlı bir bebek doğurtulduğu, doğum sonrası muaynede tespit edilen sfınkter komplet yırtığı ve epizyotominin onarıldığı, kişinin 01/03/2010 tarihinde A.Ü. Tıp Fakültesi Hastanesinde Rektoveginal fistül tanısı ile ameliyat edildiği,10/03/2010 tarihinde taburcu edildiğinin anlaşıldığı mevcut tıbbi belgelere göre normal vajinal doğum kararının doğru olduğu, genel uygulamalarda normal doğumlarda, anne ve bebeğin daha az travmaya maruz kalması için epizyotomi yapıldığı, epizyotomde vajinanın kesildiği, rektumun vajen ile anatomik komşuluğu sebebiyle zedelenebileceği, fıstül oluşabileceği, meydana gelen olayın bir komplikasyon olarak değerlendirilmesinin gerektiği cihetler Dr. O.H.M te’ye, Ö.M ve Hastaneye kusur atfedilemeyeceği oy birliği ile mütalaa olunur.”


BİLİRKİŞİ RAPORU (AYDINLATMA VE HASTA KAYITLARI)

Dosya Tıp Hukuku alanında uzman Prof. Dr. Hakan Hakeri’ye Aydınlatma konusunun irdelenmesi için tevdi edilmiştir. Hekim açısından karara dayanak yapılan rapor Yargıtay kararı ile de onanmıştır. Şöyle ki;


“Ayrıca belirtmek gerekir ki, dosyada mevcut muvafakat belgesinde tıbbi müdahaleyi yapan hekimin imzası bulunmamaktadır. Bu da sözlü bir aydınlatma yapıldığı hususunu da şüpheli kılmaktadır.


Bu noktada tartışılması gereken husus ise aydınlatma eksikliğinin hekimin mi yoksa hastanenin mi sorumluluğu altında olduğudur. Aydınlatma yükümlülüğü hekimin yükümlülüğüdür. Bununla beraber, aydınlatmaya ilişkin bir sistem kurma ve bunu takip etme hastanenin yükümlülüğüdür.


Hastane yönetiminin, somut organizasyon yükümlülükleri bulunmaktadır. Ayrıca, sözleşmeden kaynaklanan birtakım yükümlülükleri de vardır. İlk yükümlülüğü, başka ifadeyle, asıl borcu, hastanın tedavisidir. Bunun dışında, hastane bakımını sağlama, hastayı aydınlatma, sadakat ve özen gösterme, kayda geçirme, sır saklama gibi yan yükümlülükleri de vardır. Dolayısıyla bugün hastaneler sadece tıbbi tedavi sağlayan kurumlar olmayıp, hasta bakımının bütün yönleriyle ilgili tam bir servis sağlamakla yükümlüdür.


Bu çerçevede hastane yönetiminin, hastaların aydınlatılması ve rızasına ilişkin olarak gerekli kurallara uyulması konusunda hekimleri bilgilendirmesi gerekmektedir. Bunun yapılmaması organizasyon hatası olarak değerlendirilmektedir. Bu takdirde, hekimin değil, hastanenin tazminat sorumluluğu vardır. Somut dava dosyası bakımından da hastanenin böyle bir sistem kurmadığı görülmektedir. Bu nedenle, sorumluluk hastanenindir. Bu sistem kurulmuş, hekimler bilgilendirilmiş, ancak buna rağmen hekim aydınlatmayı ihmal etmiş olsaydı, sorumlu kişi hekim olurdu. ……….………


Yine dava dosyasından anlaşıldığına göre, hekim o gün çok sayıda hastaya bakmak durumunda kalmıştır. Bu durum hastane kayıtlarından tetkik edilerek, gerçekten de standartların üstünde hasta bakmak durumunda kalınmış ve böylece hatalı tıbbi uygulama ihtimali yükseltilmişse, hastane yönetiminin organizasyon kusuru söz konusu olur.


Yönetim, hastanede hatasız çalışılmasını sağlamak, bu amaçla ilgili bölümlerdeki organizasyonu soyut olarak belirledikten başka, somut olayda güçlükler çıktığı takdirde müdahale de etmek durumundadır. Bu bakımdan sadece ilk organizasyonu yapılmış olması yetmez, bunun sürekli denetlenmesi ve iyi yürüyüp yürümediğinin kontrol edilmesi gerekir. Hastane yönetimi, eldeki mevcut personel ile hizmetin en iyi şekilde yürütülmesine ilişkin organizasyonu iyi yapmalıdır. Tecrübeli cerrahlar hazır bulundurularak, ameliyatların iyi şekilde yapılması sağlanmalı, keza hekimlerin nöbetleri de iyi ayarlanmak suretiyle, hekimlerin üzerine çok yük yüklenmemeli ve böylece yorgunluk veya konsantrasyon eksikliği nedeniyle, tıbbi müdahalelerin sağlıklı yapılmamasının önündeki engeller kaldırılmalıdır.


Belirtmek gerekir ki, davalı taraf, davacının tıbbi müdahale sonrası kontrollerdeki ihmalinin mevcut zarara yol açtığını iddia etmektedir. Dava dosyası incelendiğinde, hasta dosyasının ayrıntılı tutulmadığı, kontrollere ilişkin bir verinin de bulunmadığı anlaşılmaktadır. Tıp hukukunda, tıbbi kayıtları tutmak bir yükümlülüktür ve iddia olunan hususların ispatı da kural olarak bu kayıtlarla yapılır. Kayıt yoksa, iddia edilen hususun da olmadığı, gerçekleşmediği kabul edilir. Bu nedenle, davalının iddiasını doğrulayacak tıp hukukunda geçerliliği için belirli şartların arandığı dijital de olsa bir kayıt yoksa davalının bu iddiasını esas almamak; davalının bu iddiasını doğrulayacak bir kaydın dosyaya konulması durumunda ise bu hususun hastanın yükümlülüklerine uymaması nedeniyle, tazminat miktarının hesabında göz önünde bulundurulması gerektiği kanaatindeyiz.


Son olarak belirtmek gerekir ki, komplikasyonlardan dolayı hekimlere bir sorumluluk yüklenemez. Nitekim Adli Tıp Kurumu 3. Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun dava dosyasındaki 16.07.2012 tarihli kararında dava konusu tıbbi müdahale neticesinde meydana gelen sonucun bir komplikasyon olduğuna işaret edilmiştir. Bu durum karşısında, hekimin Malpraktis nedeniyle bir sorumluluğu söz konusu olamaz………………………”


CEZA DAVASI

Gerekçeli kararda Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu’nun 16.07.2012 ve 1211 sayılı Raporu’na ve Yüksek Sağlık Şurası’ndan alınan rapora atıfta bulunulmuş ve “mevcut raporlar ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde taksirle yaralama eyleminde sanıklara atfı kabil bir kusur tespit edilemediği, bu yönüyle sanıkların üzerine atılı suçun yasal unsurları itibariyle oluşmadığından hareketle beraat kararı verilmiştir.


ASLİYE HUKUK MAHKEMESİNİN YARGITAY ÖNCESİ VE SONRASI VERMİŞ OLDUĞU GEREKÇELİ KARAR

Yerel Mahkemenin Hekim ile ilgili vermiş olduğu RED kararı Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 28/02/2018 tarih 2015/39261 E 2018/2607 K sayılı ilamı ile “Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı Özel ………….Tıp Merkezi Ltd Şti’nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.” Demek suretiyle dosyada aydınlatmaya ilişkin tespitlerin ve aydınlatmanın ispatına ilişkin koşulların hazırlanması sorumluluğunu hastaneye yüklemiş ve kararın esasına ilişkin kısmı onamıştır.


Şöyle ki; “…………Dosya tıbbi hata uygulamaları(malpraktis) konusunda uzman Prof. Dr. Hakan Hakeri’ye tevdi edilmiş, 06/05/2014 tarihli rapor ile; hasta kayıtlarının sıhhatli olmadığından, müterafik kusur hususunun dava dosyasındaki mevcut kayıtlara göre belirlenemediği, aynı şekilde kayıtların eksik olmasından dolayı hastanın aydınlatılmadığı, tıbbi müdahalenin sonucunun komplikasyon olduğuna işaret edilmesinin malpraktis nedeniyle tazminat yükümlülüğünü engellediği, ancak aydınlatma eksikliği nedeniyle tazminat yükümlülüğünü engellemediği, özel hastanenin kamu hastanesinden daha fazla özenli olması gerektiği, ancak aydınlatmaya ilişkin bir sistemin kurulmamış olması nedeniyle hekimin değil, davalı hastanenin sorumlu olduğu kanaatinin bildirildiği anlaşılmıştır.

………………..

Davacının 11/03/2008 tarihinde saat 15:15 sıralarında doğum sancıları nedeniyle davalı özel hastaneye gittiği, gebeliğin ilk olduğu, 12/03/2008 tarihinde saat 02:40’da epizyotomi yapıldığı, vakum uygulanarak 3.700 gr ağırlığında canlı bir bebek doğurtulduğu, doğum sonrası muayenede tespit edilen sfinkter komplant yırtığı ve epizyotomi’nin onarıldığı, davacının 01/03/2010 tarihinde Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesinde rektovaginal fistül tanısı ile ameliyat edildiği, 10/03/2010 tarihinde taburcu edildiği, Adli Tıp Kurumu 3. İhtisas Kurulu 16/07/2012 tarihli raporu uyarınca normal vajinal doğum kararının normal olduğu, epizyotomide vajenin kesildiği, rektumun vagen ile anatomik komşuluğu sebebiyle zedelenebileceği, fistül oluşabileceği, meydana gelen olayın bir komplikasyon olarak değerlendirilmesinin gerektiği, bu nedenle doktor, hemşire ve hastaneye kusur atfedilemeyeceğinin belirtildiği, tıbbi hata uygulamasının, tıbbi bilirkişi tarafından değerlendirilmesi gerekliyse de sadece bununla yetinilmeyip tıp hukuku açısından değerlendirmeye de ihtiyaç bulunduğu bu açıdan konusunda uzman Prof. Dr. Hakan Hakeri’den alınan 06/05/2014 tarihli raporla; hasta kayıtlarının sıhhatli olmadığından, müterafik kusur hususunun dava dosyasındaki mevcut kayıtlara göre belirlenemediği, aynı şekilde kayıtların eksik olmasından dolayı hastanın aydınlatılmadığı, tıbbi müdahalenin sonucunun komplikasyon olduğuna işaret edilmesinin malpraktis nedeniyle tazminat yükümlülüğünü engellediği ancak aydınlatma eksikliği nedeniyle tazminat yükümlülüğünü engellemediği, özel hastanenin kamu hastanesinden daha fazla özenli olması gerektiği, ancak aydınlatmaya ilişkin bir sistemin kurulmamış olması nedeniyle hekimin değil, davalı hastanenin sorumlu olduğu yönündeki kanaatin belirtilmesi mahkememizce de dosyadaki tüm bilgiler ve belgeler ışığında yeterli görülüp, davacının davalılar Ö. M, Dr. H M’ye karşı açtığı maddi ve manevi tazminat taleplerinin tıbbi hata uygulamasında kusur bulunmadığından olayın komplikasyon kabul edilmesinden dolayı reddine karar vermek uygun görülmüştür.


Aydınlatma eksikliği nedeniyle davacının hastaneye karşı açtığı maddi tazminat davasında ise alınan raporlar ve ek raporlar davacının eşinin uğradığı kayıpların davacı tarafından istenilemeyecek oluşu dikkate alınarak; …………….istenilen maddi tazminatın …….. kabulü ile işinin kazanç kaybına yönelik istenilen …….TL’nin reddine………………, davacının manevi tazminatının davalı hastane bakımından kısmen kabulü ile olayın oluş tarihi davacının ilk çocuğuna gebe oluşu ve bu doğum nedeniyle ve aydınlatma eksikliğinden kaynaklı yaşadıkları, tedavi süreci, aile ilişkilerine yansımalar bir bütün olarak değerlendirilip TMK 4 madde dikkate alınıp, davacının elde etmek istediği tatmin duygusuna ulaştırılacak miktarda manevi tazminat belirleme gerekliliği, tarafların ekonomik ve sosyal durum, davacının görevi, hukuka ve hakkaniyete göre manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile; 20.000,00 TL manevi tazminatın 12/03/2008 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalı Özel S.D. Tıp Ltd. Şti.’den alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine dair mahkememizden verilen 12/02/2015 tarih 2010/239 E 2015/111 K sayılı karar”


Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 28/02/2018 tarih 2015/39261 E 2018/2607 K sayılı ilamı ile


“1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı Özel ………….Tıp Merkezi Ltd Şti’nin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddi gerekir.


2-…Davalılardan Ö. Mı ve O. H. M için vekalet ücreti takdir edilirken ayrı ayrı hüküm kurulması gerekmekte olup, hüküm başlıklı bölümün 7. fıkrasında mahkemece, bu yön gözetilmeden hüküm tesis edilmiş olması usul ve Yasaya aykırı olup, bozma sebebidir.


3-Mahkemece, davalı hastanenin sorumlu olduğu maddi tazminat tutarı hesaplanırken hükmün gerekçe kısmında ………………… Bu maddi hatanın da düzeltilmesi gerekmekte olup, mahkemece bu yön gözetilmeden hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olması…”


Gerekçesiyle, hükmün bozulmasına karar verilerek dosya mahkememize gönderilmiş, yukarıdaki esas kaydı yapılarak bozma sonrası duruşmalara başlanmış, bozma ilamına aynen uyulmasına karar verildikten sonra yapılan değerlendirme neticesinde, uyulmasına karar verilen bozma ilamındaki gerekçe ışığında, …………………


KARAR: Yukarıda açıklanan nedenlerle;


1-Davacının davalılar Ö. M ve DR. O .H. M’ye karşı açtığı maddi ve manevi tazminat taleplerinin REDDİNE,


2-Davacının hastaneye karşı açtığı (davalı şirket) maddi tazminat davasının kısmen kabulü,


3- Davacının hastaneye karşı açtığı (davalı şirket) manevi tazminat davasının kısmen kabulüne………”


DEĞERLENDİRMEMİZ


Yukarıda ayrıntılı olarak incelenen kararda da görüldüğü üzere aydınlatmanın ispatına yönelik belgelerin hazırlanması hastanelerin sorumluluğundadır. Nitekim karara dayanak yapılan ve Yargıtay tarafından da Hekim açısından onanan aydınlatmaya ilişkin tespitlerin tekrar üzerinden geçmekte fayda var. Karara dayanak Prof. Dr. Hakan Hakeri’nin raporunda açık bir şekilde aydınlatmanın ispatına yönelik tüm şartların hazırlığı hastane tarafından yapılır demektedir.

Raporun hekimin hastayı aydınlatması ve ispatına ilişkin bölümleri tekrarla;

Hastane yönetiminin, hastaların aydınlatılması ve rızasına ilişkin olarak gerekli kurallara uyulması konusunda hekimleri bilgilendirmesi gerekmektedir.”

“ Bunun yapılmaması organizasyon hatası olarak değerlendirilmektedir. “

“Bu takdirde, hekimin değil, hastanenin tazminat sorumluluğu vardır.

“Somut dava dosyası bakımından da hastanenin böyle bir sistem kurmadığı görülmektedir. Bu nedenle, sorumluluk hastanenindir.”

“Bu sistem kurulmuş, hekimler bilgilendirilmiş, ancak buna rağmen hekim aydınlatmayı ihmal etmiş olsaydı, sorumlu kişi hekim olurdu.”

“Yine dava dosyasından anlaşıldığına göre, hekim o gün çok sayıda hastaya bakmak durumunda kalmıştır. Bu durum hastane kayıtlarından tetkik edilerek, gerçekten de standartların üstünde hasta bakmak durumunda kalınmış ve böylece hatalı tıbbi uygulama ihtimali yükseltilmişse, hastane yönetiminin organizasyon kusuru söz konusu “

“Yönetim, hastanede hatasız çalışılmasını sağlamak, bu amaçla ilgili bölümlerdeki organizasyonu soyut olarak belirledikten başka, somut olayda güçlükler çıktığı takdirde müdahale de etmek durumundadır. Bu bakımdan sadece ilk organizasyonu yapılmış olması yetmez, bunun sürekli denetlenmesi ve iyi yürüyüp yürümediğinin kontrol edilmesi gerekir.


Son dönemlerde Down Sendromuna ilişkin malpraktis tazminat davalarındaki hekimin hastasını aydınlatmasının ispatına yönelik hastane koşulları ile çelişen kararlar hekimler aleyhine bir durumu ortaya çıkarmaktadır. Tekrarla aydınlatma hekim tarafından yapılır ve sözlü olur ancak hekime aydınlatma için yeterli sürenin verilmesi, aydınlatılmış onamların hazırlanması, poliklinik uygulamalarında ispata yönelik önlemlerin alınması, belgelerin alınması koşullarının hekimlere sunulması ve güvenilir arşivleme olanağının sağlanması HASTANELERİN ORGANİZASYON SORUMLULUĞU KAPSAMINDADIR.


Hekimleri mesleğinden soğutan, mesleği bırakma noktasına getiren durum, hastalarını aydınlatmalarına rağmen hastanelerde uygun koşulların yaratılmaması sebebiyle aydınlatılmış onam, hastanın aydınlatıldığının ispatı gibi doğrudan belge temelli mahkeme taleplerini karşılayamayacak hale gelmeleridir. Hekimler mahkemelerin ne istediğini çok iyi anlamalarına rağmen hekimler anlaşılamamaktadır. Zira pratikte isteneni yapma olanakları bulunmamakta, bu belgelerin oluşturulması, alınması süreci ve saklanması hastanelerin hekimlere sağladığı koşullara bağlı olarak değişmektedir. Ancak Aydınlatma ve onamın ispatına yönelik sistemin kurulması hastanelerin sorumluluğunda olduğu unutulmamalı ve hastane sorumluluğunun hekimler üzerinden giderilmeye çalışılması kabul edilmemelidir.


19 Ocak 2021


AV.ARB.AYŞE ACAR YÜCEL

HANYALOĞLU-ACAR HUKUK BÜROSU



Comments


bottom of page