Yargıtay kararlarında aydınlatılmış onam konusunu incelemeden evvel aydınlatılmış onamı tanımlamak için “tıbbi müdahale” kavramının irdelenmesi gerekir.
Tıbbi Müdahale: Biyotıp Sözleşmesi’nin Açıklayıcı Raporu’nun 29. Paragrafına göre; “Müdahale terimi, tüm tıbbi hareketleri, özellikle önleyici bakımı, teşhisi, tedaviyi, rehabilitasyonu veya bu kapsamdaki araştırmaları kapsayacak kadar geniş anlaşılmalıdır.” Hasta Hakları Yönetmeliği madde 4 ise tıbbi müdahaleyi açıklamıştır. Buna göre; “Tıbbi müdahale: Tıp mesleğini icraya yetkili kişiler tarafından uygulanan, sağlığı koruma, hastalıkların teşhis ve tedavisi için ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak tıbbın sınırları içinde gerçekleştirilen fiziki ve ruhi girişimi, ifade eder.”
Tıbbi müdahale; kişilerin bedensel, fiziksel veya psikolojik bir rahatsızlığını, noksanlığını teşhis ve tedavi etmek ayrıca tedavinin mümkün olmadığı durumlarda rahatsızlığı hafifletmek, acıları dindirmek ya da kişileri hastalıklardan korumak ve nüfus planlaması yapmak için tıp mesleğini icraya kanunen yetkili kimseler tarafından, tıp bilimince kabul edilen kural ve esaslara uygun olarak gerçekleştirilen her tür faaliyettir[1].
Aydınlatılmış Onam[2]:
Aydınlatılmış onam tıbbi müdahalenin varlığında ortaya çıkar. Çünkü tıbbı müdahalenin yapılması için, hastanın rızasının alınması hukuka uygunluk sebebidir. Hastanın vücut ve beden bütünlüğü üzerinde kendi kararını verebilmesi için; hukuka ve ahlaka uygun şekilde alınması gerekir. Hastanın veya rızayı veren kişinin temyiz gücünde olması ve iradesinin baskı, tehdit gibi yollarla sakatlanmaması gerekir. Aydınlatılmış onam, hastaya bilgi aktarmanın haricinde bu bilgiyi anlaşılır kılma, hastanın sorularını yanıtlama, gerekiyorsa başkalarına danışmak için fırsat tanıyarak birlikte en doğru karara varma sürecidir[3].
Hekim aydınlatma yükümlülüğünü bizzat yerine getirmelidir. Hasta Hakları Yönetmeliği[4] madde 18/2’ye göre; “Hasta, tıbbi müdahaleyi gerçekleştirecek sağlık meslek mensubu tarafından tıbbi müdahale konusunda sözlü olarak bilgilendirilir. Bilgilendirme ve tıbbi müdahaleyi yapacak sağlık meslek mensubunun farklı olmasını zorunlu kılan durumlarda, bu duruma ilişkin hastaya açıklama yapılmak suretiyle bilgilendirme yeterliliğine sahip başka bir sağlık meslek mensubu tarafından bilgilendirme yapılabilir.” Başka bir sağlık görevlisine bu görev devrediliyor ise; hekim rizikoya katlanmak durumundadır.
Aydınlatma yükümlüsü hekim iken, muhatap hastadır. Türk Medeni Kanun madde 16’ya göre; “Ayırt etme gücüne sahip küçükler ve kısıtlılar, yasal temsilcilerinin rızası olmadıkça, kendi işlemleriyle borç altına giremezler. Karşılıksız kazanmada ve kişiye sıkı sıkıya bağlı hakları kullanmada bu rıza gerekli değildir”. Hastanın ayırt etme gücüne sahip olması ile beraber vücut bütünlüğü kişiye sıkı sıkıya bağlı haklardan olsa da hasta-hekim arasındaki vekâlet ilişkisi gereği; ayırt etme gücüne sahip olan küçüğün yasal temsilcilerinin rızası olmadan kendi işlemleriyle borç altına giremeyeceği öngörülür. Hasta Hakları Yönetmeliği madde 24’e göre; “Tıbbi müdahalelerde hastanın rızası gerekir. Hasta küçük veya mahcur ise velisinden veya vasisinden izin alınır. Hastanın, velisinin veya vasisinin olmadığı veya hazır bulunamadığı veya hastanın ifade gücünün olmadığı hallerde, bu şart aranmaz. Kanuni temsilcinin rızasının yeterli olduğu hallerde dahi, anlatılanları anlayabilecekleri ölçüde, küçük veya kısıtlı olan hastanın dinlenmesi suretiyle mümkün olduğu kadar bilgilendirme sürecine ve tedavisi ile ilgili alınacak kararlara katılımı sağlanır”
Hasta Hakları Yönetmeliği madde 18/6’ ya göre; “Bilgilendirme uygun ortamda ve hastanın mahremiyeti korunarak yapılır”. Yargıtay kararlarında aydınlatılmış onam hususunda; onamın usulüne gerekçeli kararlarda özel olarak yer verilmiş. Somut olayın özelliklerine göre aydınlatılmış onamın zamanı esas alınsa da; tanıya göre ve hastanın kültürel durumundan, ruhsal durumuna kadar aydınlatılmış onamın değerlendirilmesi gerekir.
Yargıtay Kararlarında Aydınlatılmış Onam[5]:
Yargıtay13. Hukuk Dairesi 2017/8515 E. , 2020/5427 K.
Ne var ki; ortaya çıkan hasarın komplikasyon olması aydınlatma yükümlülüğünü ortadan kaldırmadığı gibi hastanın komplikasyonlar hakkında bilgilendirilmesi aydınlatma yükümlülüğünün bir gereğidir. Mahkemece, dosya içerisinde bulunan 12.10.2012 tarihli ”Tiroidektomi İzin Formu”nun incelenmesi ve davacıya yapılan guatr ameliyatı ve olası komplikasyonları, özellikle davacıda ameliyat nedeniyle ortaya çıkan özefagus perforasyonu konusunda davacının yeterince bilgilendirilip bilgilendirilmediği hususunun değerlendirilmesi ve hasıl olacak sonucu göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/23372 E. , 2019/12469 K.
Biyotıp Sözleşmesinin 5. maddesinde “Rıza” konusu düzenlenmiş ve “… alanında herhangi bir müdahale, ilgili kişinin bu müdahaleye özgürce ve bilgilendirilmiş bir şekilde muvafakat etmesinden sonra yapılabilir. Bu kişiye, önceden, müdahalenin amacı ve niteliği ile sonuçları ve tehlikeleri hakkında uygun bilgiler verilecektir. İlgili kişi muvafakatını her zaman serbestçe geri alabilecektir” düzenlemesiyle rızanın kapsamı belirlenmiş ve Dairemizin yerleşik uygulamalarına paralel düzenlemeler getirilmiştir. Salt yapılacak işleme rıza göstermek yeterli değildir. Ayrıca, komplikasyonların da izah edilmesi gerekmektedir. Ancak bu rızanın da az yukarıda vurgulandığı üzere aydınlatılmış rıza olması gerekir. Nitekim Hekim Etiği Yönetmeliği’nin 26. maddesinde düzenleme yapılmış ve “Hekim hastasını, hastanın … durumu ve konulan tanı, önerilen tedavi yönteminin türü, başarı şansı ve süresi, tedavi yönteminin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, verilen ilaçların kullanılışı ve olası yan etkileri, hastanın önerilen tedaviyi kabul etmemesi durumunda hastalığın yaratacağı sonuçlar, olası tedavi seçenekleri ve riskleri konularında aydınlatır. Yapılacak aydınlatma hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren bir uygunlukta olmalıdır. Bilgiler hasta tarafından anlaşılabilecek biçimde verilmelidir. Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.” düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanededir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/29746 E., 2019/12475 K.
Somut olayda, alınan Adli tıp raporu ve heyet raporlarında davacının yakınmasına neden olan hususların komplikasyon olarak değerlendirildiği ve davalı hekimin kusuru bulunmadığı belirtilmiş; mahkemece, davalı doktorun aydınlatma yükümlülüğünü yerine getirmediği gerekçesi ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Ne var ki; dosya arasında birden fazla onam belgesi bulunmakta olup, bunlardan bir kısmında tarih gösterilmemiştir. Bu itibarla hangi onam belgesinin hangi ameliyata ilişkin olduğu hususu belirlenerek bunun sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, dosyada mevcut onam belgelerinin hangisinin hangi ameliyata ilişkin olduğu ve özellikle yapılan ikinci ameliyata ilişkin aydınlatılmış onam belgesinin bulunup bulunmadığı belirlenerek, yapılacak değerlendirme sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, bu belirleme yapılmaksızın yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Yargıtay13. Hukuk Dairesi 2017/8664 E., 2019/6410 K.
Hastanın dışında bilgilendirilecek kişileri, hasta kendisi belirler. Sağlıkla ilgili her türlü girişim, kişinin özgür ve aydınlatılmış onamı ile yapılabilir. Alınan onam, baskı, tehdit, eksik aydınlatma ya da kandırma yoluyla alındıysa geçersizdir. Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.” düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanededir.
Yukarıda izah edilen açıklamalar ışığında somut olaya bakılacak olursa, davacılardan …’in geçireceği operasyonlarla ilgili “Ameliyatlar ve Girişimsel İşlemler İçin Bilgilendirilmiş Onam Formu” na imzasının alındığı, anılan formda olası risk ve komplikasyonların açıklandığı ve hastanın da bu işleme rıza gösterdiği yazılı ise de, bu rızanın az yukarıda vurgulandığı üzere aydınlatılmış rıza olması gerekir. Anılan belgelerde önerilen tedavi yönteminin başarı şansı ve süresi, bu yöntemin hastanın sağlığı için taşıdığı riskler, tıbbi sonuçları ve olası komplikasyonları konularında bir açıklama bulunmamaktadır. Her ne kadar mahkemece, davacının 2006 yılı Hasta Hakları Yönetmeliğine uygun biçimde onayının alındığı, yapılacak ameliyatların hasta onam belgesine kısaltılarak yazıldığı ancak davacının bunu anlayıp acil operasyon da olmak üzere onay verdiği, dosya kapsamına göre, tıbbi konuda tedavisini yürüten doktorlara ve hastaneye kolaylıkla ulaşabildiği, yapılan tıbbi müdahale sonrası oluşan durumda davalı tarafa yüklenecek kusur bulunmadığı, benimsenmiş ise de, dosyaya kazandırılan 25.02.2017 tarihli bilirkişi heyeti raporunda da açıklandığı gibi, aydınlatılmış onam formunda yapılan cerrahi girişime ait spesifik herhangi bir tıbbi bilgi bulunmadığı, hasta hakları yönetmeliğine ve etik ilkelere göre hastaya yeterince sözlü bilgi verilip verilmediği konusunda da ispatın olmadığı gözlemlenmiştir. O halde, aydınlatılmış onamda ispat külfetinin hekim ya da hastanede olduğu gözetilerek davalıların sorumlu olduğu kabul edilmeli ve hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmeliyken, yanılgılı değerlendirmeyle, yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/23372 E. – 2019/12469 K.
Acil durumlar ile, hastanın reşit olmaması veya bilincinin kapalı olduğu ya da karar veremeyeceği durumlarda yasal temsilcisinin izni alınır.” düzenlemesiyle aydınlatmanın ne şekilde yapılacağı açıklanmıştır. Aydınlatılmış onamda ise ispat külfeti hekim ya da hastanededir. Somut olayda, dosyaya kazandırılan Adli Tıp Kurumu 2. İhtisas Kurulu’nun 02.12.2015 tarihli raporunda “ Dava konusu olayda kişiye glüteal bölgeden intramüsküler enjeksiyon yapıldığının anlaşıldığı, enjekte edilen ilaçların doku içi yayılımı ile sinir hasarına neden olabileceklerinin tıbben bilindiği, bu durumun enjeksiyonların tekniğine uygun yapılması durumunda da daha önceden öngörülemeyecek ve önlenemeyecek arazlara sebep olabildiği, bu durumun her türlü özene rağmen oluşabilecek herhangi bir kusur ve ihmalden kaynaklanmayan komplikasyon olarak nitelendirildiği, enjeksiyonun yapılış tekniği ve uygulanan bölgenin uyumsuzluğu yönünden tıbbi bir delil de tanımlanmadığından, tüm bulgular bir bütün olarak değerlendirildiğinde, enjeksiyonu uygulayan … personeline ve enjeksiyon yapılma talimatı veren ilgili hekime herhangi bir kusur izafe edilemediği” yönünde görüş bildirilmiştir. Davacı, rapora karşı, hastanın rızası hususuna değinilmediği gerekçesi ile itiraz etmiş; mahkemece rapor doğrultusunda enjeksiyonun neden olduğu hasarın önceden öngörülebilecek bir komplikasyon olmaması nedeniyle, bu hususta … personeli tarafından hastanın aydınlatılmasının beklenemeyeceği, “aydınlatılmış onam” yükümlülüğünün ihlali ve buna bağlı olarak ortaya çıkan bir zararın söz konusu olmadığı, böylece somut olayda hukuka aykırı bir durum gerçekleşmediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay 15. Ceza Dairesi 2016/2463 E., 2018/3153 K.
Pratisyen hekim olarak muayenehane işleten sanığın; piyasadan ve yurtdışından getirteceği ilaçlarla immün sistemini güçlendirerek 4. evre kanser hastası olan katılan …’i iyileştireceği vaadinde bulunduğu ve bu kapsamda sanık üzerinde tamamıyla aydınlatılmış onam, bilimsel geçerlilik ve kanıt olmadan, tedavi amaçlı deneme yaptığı, ayrıca yurtdışından getirteceğini belirttiği ancak adını söylemediği ve reçetesini , faturasını sunmadığı, bilgi de vermediği bir takım ilaçlar için ve müştekide ölebileceği endişesi yaratıp içeriği belirsiz tedaviler için para alarak haksız menfaat temin ettiği ve atılı suçları işlediği iddia edilen olayda;
….. Sanığın kullandığı ilaç ve tedavi yöntemleri ile ilgili herhangi bir kayıt tutmaması, bunlar hakkında hastaya detaylı ve yazılı bilgi vermemesi ve hastadan yazılı onam almaması… mahkumiyeti yerine atılı suçtan beraatine hükmedilmesi, bozmayı gerektirmişti.,
Sonuç olarak; Yargıtay kararları değerlendirildiğinde “aydınlatılmış onamın” ne kadar önemli olduğu, davanın seyrini ne denli değiştirdiği görülmektedir. Komplikasyon olarak nitelendirilebilecek sonuçlarda dahi aydınlatılmış onamın ortadan kalkmadığını çoğu kararında vurgulayan Yargıtay yine yapılacak aydınlatmanın hastanın kültürel, toplumsal ve ruhsal durumuna özen gösteren uygunlukta olup olmadığını da incelemektedir. Bu durumda aydınlatılmış onamın somut olayın özelliklerine göre hekim tarafından değerlendirilmesi ve hasta ve hastadan alınamayacak durumlarda hasta yakınlarından usulüne uygun olarak alınması gerekir.
HANYALOĞLU -ACAR HUKUK BÜROSU
Stj.Av. Seyran Gümüşoğlu
[1]Cüneyt Çilingiroğlu, Tıbbi Müdahaleye Rıza, İstanbul, 1993, s.15
[2]https://www.hanyaloglu-acar.av.tr/aydinlatilmis-ve-bilgilendirilmis-onam-kavrami/
[3]Abdi Özaslan, “Aydınlatılmış Onam”, Yeni Yasalar Çerçevesinde Hekimlerin Hukuki ve Cezai Sorumluluğu, Tıbbi Malpraktis ve Adli Raporların Düzenlenmesi, Sempozyum Dizisi, No.48, s.44; Hatice Betül Gemici/Özlem Evrim Göksoy/ Ahmet Doğan/Murat Doğan/Vefik Arıca, “Çocuklarda Aydınlatılmış Onamda Güncel Yaklaşımlar”, Journel of Clinicaland Experimental Investigations, C 5, S 3, 2014, s.497.
[4]https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuat?MevzuatNo=4847&MevzuatTur=7&MevzuatTertip=5
[5]https://karararama.yargitay.gov.tr/YargitayBilgiBankasiIstemciWeb/
Comentarios