top of page
Ara

Doğumda Kanama Takip Eksikliğinin Doktor Hatası Açısından İncelenmesi



Doğum sonrasında kanama takibinin gereği gibi yapılmadığı iddiası ile açılan bir davada verilen kararı ve temyiz mahkemesinin görüşünü ele alacağız. İncelenen karar aynı zamanda idari soruşturma sırasında alınan bilirkişi raporlarının yargılamanın sonucuna etkisini de göstermektedir. Gebeliğin 36. haftasında, düşük tansiyon ve sancı şikâyeti ile acil servise başvuran hastanın takibi ve tedavisinde yaşanan gecikme iddiası ile açılan tazminat davasında yerel mahkeme, Adli Tıp Kurumu (ATK) raporuna dayanarak davayı reddetmiştir. Temyiz edilen karar Danıştay 10. Daire'nin 2019/6787 E., 2022/375 K. nolu kararı ile bozulmuştur. Hekim hakkında kovuşturmaya yer olmadığına ilişkin karar verilmiş olmasına rağmen idari soruşturma dosyasında hekime kusur atfeden bir rapor olması gerekçe gösterilerek Danıştay bozma kararı vermiştir.


Doğum sonrasında kanama takibinin gereği gibi yapılmadığı iddiası ile açılan bir tazminat davasında Danıştay'ın verdiği kararı inceleyelim.


Emsal Karar:


Danıştay 10. Daire Esas No: 2019/6787 Karar No: 2022/375 kararı


YARGILAMA SÜRECİ:

İlk derece mahkemesi kararının özeti: Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesince; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. İhtisas Kurulu raporu ile dosya içeriğindeki tüm bilgi ve belgeler bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacıların yakını ***'a yapılan tıbbi müdahalelerde davalı idareye atfedilebilecek herhangi bir hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.


İNCELEME VE GEREKÇE:

MADDİ OLAY:

Dosyanın incelenmesinden; geçirilmiş beş sezaryen öyküsü ve gebeliğinin otuz altıncı haftasında olan davacılar yakınının, düşük tansiyon ve sancı şikayetiyle 31/08/2014 tarihinde ……… Devlet Hastanesi acil servisine başvurması üzerine yapılan tetkikler ve konsültasyon sonucunda idrar yolu enfeksiyonu ve ishal tanısıyla tedavisine başlanıldığı, geceyi gözlem amaçlı olarak acil serviste geçirdikten sonra 01/09/2014 tarihinde sabah saatlerinde kadın hastalıkları ve doğum uzmanının (müdahilin) muayenesi üzerine aynı tanılarla servise yatışının yapıldığı, gün içerisinde ajite olduğu ve tedavi ile muayeneyi kabul etmediği gerekçesiyle psikiyatri servisiyle yapılan konsültasyon sonucunda durumunun ağrıya bağlı olabileceğinin değerlendirildiği, akşam saat 22.30 sularında icapçı kadın hastalıkları ve doğum uzmanının hemşirelerce aranıp hastaneye davet edilmesi üzerine yapılan muayenede kan değerlerinde ciddi düşüş olduğunun tespit edildiği, ilgili doktorun ifadesine göre tedavinin kabul edilmediği gerekçesiyle, nakil formuna "su gelişi, anemi, hasta ve yakınları ajite, hastanede yatış istemiyor, sevk istiyor (sosyal endikasyon)" yazılarak 02/09/2014 tarihinde gece saat 00.30 sularında ………. Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesine sevk edildiği, bu hastanede acilen ameliyata alınacağı esnada gelişen kardiyak arrest sonucunda yapılan tüm müdahalelere rağmen hayatını kaybettiği anlaşılmıştır.

Meydana gelen olayın hizmet kusurundan kaynaklandığı iddiasıyla davalı idareye tazminat ödenmesi istemiyle yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine bakılmakta olan dava açılmıştır.

Olayda davalı idarenin hizmet kusuru bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla Mahkemece bilirkişiliğine başvurulan Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunca düzenlenen 13/01/2016 tarih ve 135 karar numaralı raporda, "Kişinin ölümünün uterus rüptürü ve gelişen komplikasyonları sonucu meydana gelmiş olduğu, kişinin 6. gebeliği olup öncesinde 5 kez sezaryen ameliyatı geçirmiş olduğu, 36 haftalık gebe olarak şikayetleri nedeniyle 31/08/2014 de hastaneye müracaat ettiği, hipotansiyon ve sancı şikayeti olduğu, acil hekimi tarafından muayenesinin yapıldığı, labratavur tetkiklerinin istenildiği, kadın hastalıkları ve doğum uzmanı ile irtibata geçildiği, NST tetkiki yapıldığı, yapılan muayenede #NST'si reaktif, kontraksiyonu yok, muayenesinde dilatasyonu yok, efasmanı yok tespit edilerek hastanın kusma ve ishal şikayetleri olduğundan tekrar acile yönlendirildiği sabaha kadar Acil Serviste gözlem altında tutulduğu, hastaya sıvı tedavisi uygulanıldığı, Acil serviste sıvı tedavisi uygulanan hastanın saat 09.00 civarlarında Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. …….. görev yaptığı Kadın Doğum Polikliniğine getirildiği hastanın 'idrar yapamama ve ishal' şikayetleri olduğunu belirttiği………. Devlet Hastanesi’nin Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. …….. tarafından 01/09/2014 tarihinde saat 09:00'da poliklinikte görüldüğü, karın ağrısı, idrar yapamama, ishal yakınması ile başvuran hastanın yapılan tetkiklerinde TİT de lökosit saptanması üzerine mayi ve antibiyotik tedavisi için saat 09:30'da servise yatırıldığı, %5 dextroz, İzotonik 1000 cc iv 1*1, Ulcuran amp 1*1, Metpamid amp 1*1, Ampisina 1 gr 2*1 order edildiği, Brusella ve Salmonella tetkikleri istenildiği, saat 12:00'da Ta:90/50, ateş:36.6, nabız:88 atım/dakika, solunum:20 ölçüldüğü, hastanın her türlü tedaviyi reddetmesi üzerine psikiyatri ile konsülte edildiği, htc:21, hgb:7 olan hastanın nabız 112 atım/dakika, tansiyon:100/60 mm hg olarak saptandığı, hasta hiç bir şekilde nst ve usg'yi kabul etmediği, sadece nst probu ile fka bakılabildiği, hasta ve yakınlarına kan takılması önerildiği, fakat hasta yakınları hastayı götürmek istediklerini söyleyerek kan takılmasını kabul etmedikleri, hasta nefes darlığı tarif etmeye başladığı, saat 23.20'de 112 arandığı, hastanın eski 5 #sezeryan aktif su gelişi olduğu ve anemisinin olduğu söylenildiği, hastaya yer aranmaya başlanıldığı, hastanın 23.30'da Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ……. tarafından yapılan muayenesinde aktif su gelişi olduğu saptandığı, tuşe kapalı, forme vajinal kanama izlenmediği, elle muayenede batın rahat izlendiği, kontraksiyonu olmadığı, NST'ye bağlanmayı reddettiği, yer bulunamaması üzerine hasta saat 00.20'de 112 ekipleri ile Şanlıurfa doğumevine çekildiği, saat 00:37'de 112 ekibiyle sevk edildiği, sevk nedeni: mükerrer C/S (eski 5 sezaryeni var), anemi (htc:21), su gelişi, hastanın hastanelerinde yatışı istemediği, Urfa’ya sevk istediği (sosyal endikasyon), hasta ve hasta yakınlarının ajite olduğu kayıtlı olduğu göz önüne alındığında; Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. …….ve davalı ……. Devlet Hastanesi idaresine kusur atfedilemeyeceği" yönünde görüş belirtilmiş; İdare Mahkemesince de anılan rapor hükme esas alınarak davanın reddine karar verilmiştir.


Dairemizce uyuşmazlığın çözümlenmesi için 24/11/2021 tarihinde verilen ara kararı ile meydana gelen olay ile ilgili olarak yapılmış olan herhangi bir adli veya idari soruşturma (disiplin soruşturması, 4483 sayılı Kanun kapsamında soruşturma vs.) bulunup bulunmadığı sorulmuş; davalı Sağlık Bakanlığının anılan ara kararına göndermiş olduğu cevaptan, meydana gelen olay ile ilgili olarak Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ……… ve davacılar yakınının tedavisine katılan diğer yardımcı sağlık personeli hakkında 4483 sayılı Kanun kapsamında yapılan ön inceleme neticesinde kusurlarının bulunduğu gerekçesiylesoruşturma izni verildiği ve yapılan disiplin soruşturması neticesinde ise, belirtilen sağlık personelinin disiplin cezası ile tecziyesinin teklif edildiği görülmüştür.…………


HUKUKİ DEĞERLENDİRME:


Dosyanın incelenmesinden; davacılar yakınının kan değerlerinin, …….. Devlet Hastanesi acil servisine başvurduğu 31/08/2014 tarihinde saat 18.48'de yapılan tetkikler sonucunda hgb:9,89 ve hct:28,6 olarak; …….. Devlet Hastanesi kadın doğum servisine başvurduğu 01/09/2014 tarihinde saat 09.37'de yapılan tetkikler sonucunda hgb:7 ve hct:21,4 olarak; sevk edildiği ……….. Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesinde 02/09/2014 tarihinde saat 01.51'de yapılan tetkikler sonucunda ise hgb:3,78 ve hct:11,48 olarak tespit edildiği görülmektedir.


Davacılar yakınının, 01/09/2014 tarihinde gün boyu ……. Devlet Hastanesinde gözlem altında olmasına ve aynı gün sabah saatlerinde yapılan tetkikler neticesinde bir önceki gün acil serviste yapılan tetkik sonuçlarına göre kan değerlerinde ciddi düşüş olduğu görülmesine rağmen bu duruma yönelik herhangi bir tedavi almamış olduğu açık olup; davalı idarece yapılan ön inceleme ve disiplin soruşturması kapsamında alınan ifadelerden de ilgili uzman hekimin, hastanın kan değerleriyle ilgili olarak sağlık personelince uyarılmasına rağmen herhangi bir girişimde bulunmadığı ve bu durumu sevkten hemen önce saat 23.30 sularında değerlendirdiği ve yine herhangi bir girişimde bulunmadan davacılar yakınını bulunmuş olduğu hal üzerine sevk ettiği sabittir. Ayrıca, davacılar yakınının kan değerlerinde, sevk edilmiş olduğu Şanlıurfa Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesinde 02/09/2014 tarihinde saat 01.51'de yapılan tetkik sonuçlarına göre daha da düşüş olduğu görülmektedir.


İdare Mahkemesince hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda ise, davacılar yakınının takip ve tedavisini gerçekleştiren ilgili uzman hekim ve davalı idareye kusur atfedilemeyeceği yönünde görüş belirtilmiş olmakla birlikte; raporun, davacılar yakınının kan değerlerindeki düşüş, bu durumun uzunca bir süre değerlendirilmemiş ve bu duruma yönelik herhangi bir tedavi yapılmamış olması ya da sevkinin sağlanmaması, yardımcı sağlık personelinin hasta takibi ve koordinasyonu sağlayıp sağlayamadıkları gibi hususlara yönelik yeterli açıklamaları içermediği ve gerekçelendirilmediği, sadece meydana gelen olayın anlatımı ile yetinildiği anlaşılmaktadır.

Ancak, davalı idarece yürütülen ön inceleme ve disiplin soruşturması kapsamında yaptırılan bilirkişi incelemeleri neticesinde, davacılar yakınının tedavi sürecine katılan sağlık personeline kusur atfedildiği, ilgili personel hakkında soruşturma izni verilmesi ile disiplin cezası ile tecziye edilmelerinin teklif edildiği görülmektedir.


Bu durumda, hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunun, davalı idarece alınan bilirkişi raporları ve soruşturmalar ile çeliştiği ve yeterli ayrıntı ile gerekçeleri içermediği sonucuna varıldığından;


İdare Mahkemesince, Adli Tıp Kurumu raporu ile anılan raporlar ve soruşturmalar arasındaki çelişkinin giderilmesine yönelik olarak Adli Tıp Kurumunun ilgili Üst Kurulundan alınacak rapor uyarınca idarece sunulan sağlık hizmetinin kusurlu işletilip işletilmediğine yönelik olarak yapılacak tespit neticesinde davacıların maddi ve manevi tazminat istemleri hakkında karar verilmesi gerekirken, hükme esas alınamayacak nitelikteki rapor uyarınca davanın reddi yolunda karar verilmesinde hukuki isabet görülmemiştir. Öte yandan, Mahkemece yeniden yapılacak yargılama sonucunda idarenin tazmin yükümlülüğünün bulunduğuna hükmedilmesi halinde, dava konusu olayda sorumluluğu olan kişi veya kişilere davalı idare tarafından rücu edebileceği dikkate alındığında; Mahkemece, mevcut müdahil dışında menfaati etkilenebilecek diğer kişilere de davanın re'sen ihbar edilmesinden sonra esas hakkında karar verilmesi gerektiği tabiidir.

…..Şanlıurfa 2. İdare Mahkemesinin davanın reddine ilişkin .... kararının bozulmasına...” şeklinde hüküm verilmiştir.


DEĞERLENDİRMEMİZ:


İdari Soruşturma Raporlarının Kararlara Etkisi

Emsal kadın doğum vakasında olduğu diğer uzmanlık alanlarında da hasta kayıtları ile tespit edilen benzer tetkik ve tedavide eksiklik hali malpraktis olarak değerlendirilmektedir.

Emsal kararımızda bozma kararı verilmesinin altında yatan en önemli husus İdare tarafından yapılan soruşturma izni aşamasında alınan raporlarda hekim ve sağlık çalışanlarına kusur atfedildiğinin tespit edilmesi olmuştur. Nitekim bozma gerekçesinde dikkat edilmesi gereken husus özetle;


“…….Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. ……… ve davacılar yakınının tedavisine katılan diğer yardımcı sağlık personeli hakkında 4483 sayılı Kanun kapsamında yapılan ön inceleme neticesinde kusurlarının bulunduğu gerekçesiyle soruşturma izni verildiği ve yapılan disiplin soruşturması neticesinde ise, belirtilen sağlık personelinin disiplin cezası ile tecziyesinin teklif edildiği görülmüştür.


“……İdare Mahkemesince hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu raporunda ise, davacılar yakınının takip ve tedavisini gerçekleştiren ilgili uzman hekim ve davalı idareye kusur atfedilemeyeceği yönünde görüş belirtilmiş olmakla birlikte; raporun, davacılar yakınının kan değerlerindeki düşüş, bu durumun uzunca bir süre değerlendirilmemiş ve bu duruma yönelik herhangi bir tedavi yapılmamış olması ya da sevkinin sağlanmaması, yardımcı sağlık personelinin hasta takibi ve koordinasyonu sağlayıp sağlayamadıkları gibi hususlara yönelik yeterli açıklamaları içermediği ve gerekçelendirilmediği, sadece meydana gelen olayın anlatımı ile yetinildiği anlaşılmaktadır.


Görüldüğü üzere; ATK tarafından düzenlenen raporda bir kusurun olmadığı belirtilmiş ise de tıbbi müdahalede adı geçen hekim ve yardımcı sağlık personeli açısından soruşturma izni ve disiplin soruşturması aşamasındaki raporlara itibar edilerek ATK ilgili Üst Kurulundan tekrar rapor alınması ve gelen rapora göre maddi ve manevi zarar miktarlarının belirlenerek karar verilmesi istenmiştir.

Doktor savunmasına ilişkin önceki yazı ve eğitimlerimizde sürekli dile getirmiş olduğumuz üzere hekim savunması bir bütündür, CİMER, TTB, Mesleki Sorumluluk Kurulu, ön incelemeci, muhakkik ve Savcılıkta verilecek ifadelere gereken önem verilmelidir. Hiçbir kusurunuzun olmadığını düşündüğünüz vakalarınızda dahi, ön inceleme aşamasında yeterli hazırlık yapmadan sunulan beyanlar nedeniyle ceza ve tazminat davalarınız etkilenebilecektir. İncelenen karardaki gibi bir sonuçla karşılaşmak istemiyorsanız, ön inceleme aşamasında vereceğiniz savunma beyanınızı, hasta dosyası üzerinde yapacağınız inceleme neticesinde titizlikle oluşturmanızı tavsiye ederiz.


ARB. AV. AYŞE ACAR YÜCEL

HANYALOĞLU-ACAR HUKUK BÜROSU


#uterusrüptürü, #kanamatakip, #sezaryen,


bottom of page